Cumartesi 40 yaşına girdim, pek bir şey değişmedi, bunalıma falan girmedim, bir çırpıda söylemesi kolay diye hoşuma bile gitti.
Cumartesi babamız evdeydi, bu arada Cuma gününden beri İdil odasındaki Prenses-Bese-li bordurü ufaktan yırtmakla meşgul, ilk gördükleri Perşembe akşamı Deida bana söyledi, ben küstüm, akşam yatana kadar konuşmadım, tabii çok ağladı, sonra gidip gelip beni öptü ve babasıya hemen yenisini yapştırdık ve yatmadan barıştık, Cuma akşamı daha büyük bir alan yırtıldı, bu sefer odada yırtılan yeri gösterip eline hafifçe vurdum, gece de konuşmadım ama ben uyuttum ve masalını anlattım fakat ne o kucağıma gelmek istedi ne de ben onunla "yat kızım", "uyu kızım" diye konuşmadım. Yırtılan yeri Deida amatörce yapıştırmış, maksat odasının çirkin olması zaten, yaptığını anlasın diye.
Cumartesi sabah kan tahlili, röntgen-ameliyat için- ardından evde kahvaltı, teyzemiz geldi, onunla çarşıya gidip doktora hediye takı aldık, sonra oyun,uyku, sonra babayla veterinere gittik, akşam gelip yıkandık ve arabayla kebapçıya gittik maalie. Zekoş ve Gencay'da geldi. Lokantada bir saniye oturmadı, bizi de oturtmadı, sürekli ya Zekoş ya Deida ya ben gezdirdik. Yan masaya aynı yaşlarda bir erkek çocuk geldi, mama sandalyesine oturdu, eline pide verdiler ve o orda sakin sakin oturdu, bu arada bizimki içeri gelmek istemediği için sürekli ağladı, restoranda oturanların eleştiri bakışlarına maruz kaldık.. Yemekleri yer yemez saat 21.00 bile değildi eve döndük ve İdil'i yatırdık.
Pazar kahvaltıdan önce Potuk'la ikisini yürüyüşe götürdük, geldik kahvaltı, Natali'de geldi, alışverişe gittik, geldik hemen uyudu, sonra aldıklarımızı yerleştirdik, Natali'nin saçını boyadım, o yıkandı, çay için tost yedik, sonra babamız formula 1 seyretti, bu arada bizimki uyanmış ve bordürü boydan boya yırtmış!!!! Tabii çok kızdık, bordürü tamamen söktük, bu arada babamız güzellik uykusundan uyandırıldığı için hışımla gelip İdil'in eline sertçe bir kez vurdu, tabii İdil'i susturmak ne mümkün! Baba bir yandan vicdan azabı ile yemek yemeyi red etti. Sonra teyzemizi de alıp dedemizin mezarına gittik, dua edip teyzeyi evine bırakıp eve döndük, bu arada hat safhada huysuz ve ağlaktı. Bizim asıl cezamız dvd'de Mickey, dans vs 2 gün seyrettirmemekti. Fakat bu cezada tuz biber oldu. Gece Natali'ler yemekte bizdeydi, onlar otururken biz Deida ile yıkadık ve yatırdım, sonra Natali'ler gidince 22.00'de bende yattım, 23.15'te uyandı, ter içinde kalmış. Yatak çarşafını, yastık kılıflarını, body'sini, bezini değiştirdik, su içiyor, uyur gibi oluyor, gene kalkıp kucak istiyor. Kucağımda salladım ama gene terledik, kuzumu koynuma aldım, yatakta bana sarıldı ve uyudu, sonra biraz daldıktan sonra yerine yatırdım.
Kuzum lütfen artık bizi zorlama, sabrımızı deneme, inan biz senden kat kat daha fazla üzülüyoruz......
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder