1 Aralık 2008 Pazartesi

İlk merhaba

En nihayet bizimde bir sayfamız oldu

Teknoloji özürlü olduğum için epey zorlandım ama sanırım değecek.

Bu sayfada sizlerle günlerimizi-duygularımızı-tatillerimizi-doğumunu beklediğimiz kızımızı-evdeki oğlumuz Potuk'un maceralarını kısaca hayatımızı paylaşacağız.

Semih'le ben 1999'da 6 yıllık kanki düzeyinde arkadaşlık-1 ay flört-6 ay nişanlılık döneminde sonra depremden 1 hafta sonra evlendik. Bu arada Semih işi dolayısıyla Yalova'daydı. Kendisinden 2 gün boyunca haber alamadık, sonra 3 gün kurtarma çalışmalarına katıldı , nikahtan 2 gün önce gelebildi.

2000 yılında ekonomik kriz nedeniyle işten çıkarıldıktan 6 ay sonra tam yeni iş bulup başlamışken bana göğüs kanseri teşhisi kondu. Aynı hastalık ablamda da olduğu için neler yaşayacağımı tahmin edebilirim sanmıştım ama insanın başına gelene kadar anlayamıyormuş...

Sağ göğsümün alındığı ameliyattan sonra 6 doz yoğun kemoterapi ve 21 doz radyoterapi tedavisi uygulandı. İlk kemoterapiden önce ablamla Beyoğlu'na gidip peruk aldık, saçlarım bir anda döküleceği için peruğu satan adama saçlarımı da traş ettirdim. Sonra dükkanlara baktık, hayat devam ediyordu...

Kemoterapilerde beremizi takıp Semih'le doktora gidiyorduk. Tüm kemoterapilerde canım kucacım yanımdaydı. Hiçbirşey olmamış gibi bana davranışları bir gün bile değişmedi. Ameliyattan sonra da 5 gün boyunca fosur fosur sigara içen kucacım beni yanlız bırakıp sigara bile içmeye gitmemişti ki. Ablam veya görümcem geldiğinde 5 dk kantine inip içti sigarasını. SENİ ÇOOOOOOOOOOOOOOK SEVİYOM KUCACIM !!!Neyse kötü günleri geride bıraktık çok şükür..

Daha sonra 3.5 sene iş aradım, o sırada arkadaşlarımdan birisi bir veterinerle tanıştı ve evlenmeye karar verdi. Veteriner arkadaşın da cocker spaniel hastasının yavruları olacakmış. Bana moral olur diye yavrulardan birini hediye etmeye karar verdiler. Ancak kadının oğlu başkasına söz verdiği için yavru bize gelemedi. Fakat kadere bakın ki yavruyu verdikleri aile 1 hafta sonra geri getirmiş bakamıyoruz diye.. Böylece evimizin ŞİMDİLİK tek gülü oğlumuz Potuk aileye katıldı.

Potuşum da annesi gibi sağlık problemleri çekti. İki kere göz kenarı torbalarından bir kere kulağına pisi pisi otu kaçma nedeniyle 3 ufak operasyonun ardından henüz daha 6 aylık bile değilken çok öldürücü bir hastalık olan kanlı ishale yakalandı. . 20 gün boyunca sabah ve akşam serumlar- antikorlar verildi ama hiçbir iyileşme belirtisi göstermedi. Veterinerimiz "sabah bırak , akşam gel al.Bekleme buralarda boşuna" dese de ben oğlumu hiç bırakmadım. O minik patilerini tutup beni bırakmamasını birlikte daha çoooooooooook uzun yıllar yaşayacağımızı söyledim. Veterinerimizin iyi bakımı ve bizim sevgimiz sayesinde çok şükür oğlumuz düzeldi.

Şimdi 5 yaşında oldu bile.. Tüm cockerlar gibi OBUR-YARAMAZ-ŞIMARIK-SEVGİ ARSIZI ama DÜNYANIN EN TATLISI. Bizimle aynı yatakta sırtüstü yatar, kafasını yastığa koymadan uyumaz, başı yüksekte kalınca horlar, dışarda herşeyden korkar ama evde camda kaplan kesilir. AŞKTIR O AŞKKK DAHA NE DİYELİM?

Herşey yoluna yavaş yavaş girerken evdeki tek eksiğin evlendiğimiz günden beri istediğimiz çocuk olduğuna kanaat getirdik. Tahliller yapıldı ve ikimizinde hiçbir probleminin olmadığı ancak tüm çocuk sahibi olamayan çiftler içinde %25'lik payı olan nedeni belirsiz kısırlık teşhisi ile ilk tüp bebek denememizi 2004'te yaptık. Hamilelik göğüs kanserini tetikleyen östrojen hormonunu feci düzeyde arttırdığı için onkoloğum tekrar kansere yakalanma riskimin %25 artacağını söyledi ve kararı bana bıraktı. Tüp bebek işlemini yapacak olan doktorda bu tehlikeleri bana anlattığına ve benim kabul ettiğime dair yazılı onayımı alarak işlemleri yaptı.Kan tahlilinde hamilelik çıktı ama daha 4 gün geçmeden düşük gerçekleşti. Tabii çok üzüldük ve bu konuyu epey bir süre gündeme bile almadık.

2006'da ikinci ve son kez denemeye karar verdik. Karından kendi kendime yaptığım yaklaşık 40 iğneden sonra 1 Nisan'da yumurta toplama 4 Nisan'da transfer gerçekleşti. 15 gün evden çıkmadım. Hergün ablam-arkadaşlarım geldi, sohbetler yapıldı. Test günü kanda gene hamilelik çıktı. 1 hafta sonra kese göründü, 15 gün sonra kalp atışı duyuldu. Ama ilkinden o kadar korktuk ki bu sefer sevinemedik bile.

3 ay boyunca kalçadan 380 tane iğne yedim. Artık iğne yapılacak yer kalmamıştı ve ilaçlar kalçadan enjektöre geri dönüyordu ki birgün işteyken kanama başladı. Akşam daha da arttı. Ağlayarak abimleri aradık gelin bizi götürün diye. Abim-yengem-yeğenim ve canım kucacım atlayıp arabaya gece hastaneye gittik. Ben düştü diye ağlarken yengem-yeğenim-kucacım-abim hep destek oldular. Sonra ultrasona aldılar baktık ki bizim bebiş duruyor!!! Kalbi de atıyor!!! Çok rahatladık tabii.
Kesin yatak istirahati verdi doktorumuz. Anneme misafir olduk. Annem beni yerimden sadece tuvalate kaldırarak 15 gün yatırdı. Potuk'u bile onlar tuvalete çıkardı.

Sonra tam herşey yolunda derken bebişin ensesinin kalın olduğu ve Down sendromu riski olduğu söylendi. Haftada bir değişik doktorlara gittik, kim ne test derse onu yaptırdık. 2.Düzey ultrasonla bakıldı ve ÇOK ŞÜKÜR SAĞLIKLI BİR KIZ BEBEK olduğu anlaşıldı ama emin olmak için amniyosentes yapıldı. Şu an sonuçları bekliyoruz ama artık korkmuyoruz.

Rutin kontrollerde onkoloğuma hamile olduğumu söylediğimde çok sevindi. Kansere çok genç -32 yaşında- yakalandığım ve biraz da ilerlemiş olduğundan benim için çok korktuğunu söyledi. Şu an gayet iyi durumda olduğum , bir de onun deyimiyle "bizim deli kız anne olacak" diye beni sarılıp öptü

Kadın doğumcumuzda bana "kızında senin gibi mücadeleci olacak" dedi. Düşük tehlikesini-down sendromunu en sonuda amniyosentezi kazasız belasız atlattık. Şimdi Aralık ortası doğacak kızımızı bekliyoruz.

Şimdilik ilk merhabamız bu kadar.. Gerçi uzun oldu ama kusura bakmayın.

Ha unuttum söylemeyi işe gireli de 4 sene oldu...

Hiç yorum yok: