30 Kasım 2010 Salı

Ç.ş sorunsalı

Bildiğiniz üzere gündüz ç.ş olayını yaklaşık 1 sene evvel hallettik. Geceyi de 3-4 ay oldu sanırım halledeli. Gece kazalarımız nadirde olsa oluyor. Başlangıçtan bu yana 4 kez. İyi bir rakkam. Sorunumuz gündüz ç.ş kazaları!
Yaklaşık 6 aydır, 1 damla şeklinde gündüz kaçırmalar var. Oyuna daldığından, tv'ye daldığından vs dedik. Önceleri kızmadık, ama gündüz bazen günde 17 k.lot değiştiği oldu! Sonraları kızdık, yapma dedik. Sürekli sorduk, sallanmaya başladı mı "kızım ç.şin mi var?" diye soruyoruz. Israrla ve inatla "yok" diyor, hatta bazen abartıp ağlıyor. Sonra saniye geçmeden ç.ş kaçırıyor.
Deida döndüğünden beri artık damla değil, basbayağı ıslatıyor. Acaba bir sorun mu var diye doktora bile götürdüm.
Ancak ben evdeyken kaçırmalar 2-3'le sınırlı bazen hiç olmadığından psikolojik olduğunu düşündüm. Yine de emin olmak için doktora gittik. İdrar tahlili istedi.
Elimde montlar, çanta, hanımefendinin oyuncağı, steril bezler, tahlil kabı tuvalette nöbet tuttuk. Tam 40 dakika! Daha takside ç.şim var diyen zottik DAMLA ç.ş yapmadı! Tabii çıktık idrar midrar vermeden.
Dün akşam Deida'sından doğum günü için istediği Aurora peluş bebeği geldi. Onu götürdüm, Deidası verdi. Ay bir mutluluk pozları!
"Sensiz çok mutsuzdum Aurora! İyi ki geldin" bile dedi!
Yemek yedirirken Aurora ve Pamuk Prenses peluşları yanyana oturtuldu. Bir yandan ağzını açıyor, bir yandan konuşuyor, bir yandan Potuk'la uğraşıyor, bir yandan sandalyede akrobasi yapıyor, bir yandan tv'de Calliou seyrediyor!
Bana hep "Prensesler şöyle desin, böyle desin" der ve ben sesimi incelterek prensesler yerine konuşurum. Bu ç.ş sorunsalı için ne okuduysam, ne yaptıysak işe yaramadı. Belki dedim Aurora yarar.
İnce sesle "İdil, beni kulağına yaklaştır, sana bir şey söyleyeceğim" dedim.
"Tabii Aurora" dedi, peluşu kulağına yaklaştırdı.
"Artık bence ç.ş kaçırma İdil, çünkü prensesler hiç ç.ş kaçırmaz altına" dedim.
"Peki Aurora'cım söz veriyorum bir daha kaçırmam ç.şimi altıma" dedi.
Allah'ım dedim, duy sesimizi! İnşallah!

Ne gezer! Daha 15 dakika geçmeden gene kımıl zararlısı gibi kımıldanmaya başladı.
"Ç.ş mi var kızım?"
"Yok"
"Emin misin?"
"Hı hıı. Eminim"
Saniye geçmeden
"Sanırım altıma kaçırdım, k.lodum ıslandı"
"Koş tuvalete"
Gittik, birşey söylemeden temizledik, çamaşır ve eşortman altı değiştirdik.
Masaya döndüğümüzde Aurora sesiyle
"Gel Pamuk Prenses, bu evden gidelim! Ben böyle s.d.kli kızlarla aynı evde yaşamak istemiyorum" dedim. "Annesi lütfen bizi geri götür"
"Hayıııırrrr gitmesinler! Anne götürme onları"
"Ben birşey demedim, Aurora dedi"
Bana dönüp
"Anne, biliyormusun, onlar bebek. Yani konuşamaz! Onları sen aldın, hatırladın mı?" demez mi!
"Hatırladım" dedim şaşkınca.
"Bebek onlar, oyuncak, konuşamazlar" dedi.
Ulan o zaman neden zırt pırt "Anne, prensesler şöyle desin bana, böyle desin bana" diyorsun. Neden her arabaya bindiğimizde prensesleri toplamaca (güya yoldan prensesleri teker teker arabamıza alıyoruz) oynuyor, onlarla konuşuyorsun ve benim sana prensesler yerine cevap vermem için beni zorluyorsun??

Gecenin ikinci bilmişliği ise evin içinde bile yürümemek için bahane üstüne bahane bulan annemi dün zorla yemekten sonra evde 3 tur attırmamla oldu. "Yürüyemem, gidemem" demesine rağmen 3 tur atan anneanneye
"Bak demek ki yürüyebiliyormuşsun!" demesiydi.

Bu ç.ş işi canımı ÇOK SIKIYOR! Var mı önerisi olan? LÜTFEN?

29 Kasım 2010 Pazartesi

Az önce

Yine beni şaşırttı bu zilli!

Az önce aradım, tabii ki telefonu , telefondan sorumlu devlet bakanı İdil Hanım açtı.

İ "Buyruun?"

B "Ayyy, yerim senin o buyrun diyen dillerini"

İ "Annecim, ben şimdi üzgünüm, ağlıyorum" (ses hafif kırık)

İ "Deidam bana kızdı, ondan üzgünüm"

B "Neden kızdı Deidan? Yaramazlık mı yaptın?"

İ "Yok, koltuktan atlıyordum yapma dedi, yapma dedi diye üzgünüm" (küsük ses tonu)

B "Doğru demiş Deida'n. Atlama ordan burdan kuzum."

İşine gelmediğinden telefonu Deida'ya tutuşturur

İ "Al Deida, annem seni istiyor"

D "Duydun mu? Neden ağlıyor biliyor musun? Koltukların en tepesine tırmanıp karşı koltuğa atlıyor! (Arada orta sehpa ve bayağı bir mesafe var) Düşecek! İzin vermedim, o da ağlıyor! Ağlasın!"

B "Tabii atlamasın canım"

D "Bir de odasını gel gör! Hepsini yere attı, topla dedim, sen topla dedi. Toplamayacağım"

B "Toplama sakın. O kendi toplasın. Ver telefona kızı bakim"

İ "Efendim annecim?"

B "Kızım odanı toplar mısın lütfen?"

Saniye sekmeden cevap geldi

İ "Toplayamam çünkü şu anda uyuyorum"

B "Sesin geliyor ama! Uyurken ses çıkmaz ki"

İ "Yemek yemedim daha annecim. Yemek yedikten sonra toplarım"

B "Tamam kızım, o zaman yemeğini ye, hemen git odanı topla"

İ " Deidaaaa, annem odasını sonra toplasın dediii"

Küt telefon kapanır...

Ne diyim? Bizi bu hanımdudu elinde oyuncak eder, yakındır.

25 Kasım 2010 Perşembe

Lohusa depresyonu


İşyerindeki arkadaşlarla hergün öğlen yemeğinde yaptığımız dedikodu faslında bugün yeni hala olan arkadaşımız, gelinlerinin garip davranışlarından bahsedince kızlardan anne olanlar döküldü ortaya!
Konu lohusalık depresyonu.
Bilenler bilir, benim kızım tüp bebek tedavisi ile oldu, 2 düşük tehlikesi, down sendromu tehdidi, amniyosentez testi vs gibi çok ama çok problemli geçen bir hamilelik sonucu kızımı dünyaya getirdim. Bunu bilen herkes benim psikopata bağlayıp bebeğe aşırı titizleneceğim ve kimsenin kucağına vermeyeceğimi düşünmüş. Tabii bunu sonradan söyledi uyanıklar:)D
Kızım 4 Aralık’ta doğdu, kışın göbeğiydi. 4-5 günlükken 5’er dakikadan balkona yani açık havaya çıkardım, 1 haftalıktı o zaman 3 apartman ötede oturan abimlere oturmaya götürdüm. Evde zaten -köpek demek istemiyorum ama neticede o bir köpek- Potuk olduğundan hiç titiz davranmadım. Elimde bez gezmedim, Deida’da bana uygundu, o da titizlenmedi. Bebeğin çamaşırlarını ilk 3 ay bebek deterjanı ile yıkadık, sonra normal deterjanla makinada yıkadık. Sadece herşeyini ütüledik.
Manyak titizler var mesela.Bir arkadaşın annesi doktor bir kadının ikiz bebeklerine bakmak için anlaşmış ve kadın evde önlük giymesini, odalarda galoşla gezmesini, elinde eldiven olmasını, bebekleri mecbur kalmadıkça kucağına almamasını, banyolarını içme suyuyla yaptırmasını, her odada buhar makinası bulundurmasını istemiş ve kadıncağız 2.gün işten çıkmıştı.
İlk banyosunu da Derviş ve ben yaptırdık. Annemin “boğacaklar çocuğu” korkusuna rağmen gayet de rahat yıkadık. Doğduğu günden itibaren ıslak mendil kullandım, öyle ıslak pamukla silmedim herhangi bir yerini. Yerde yuvarlandı, Potuk’u elledi, Potuk onu yaladı, hiç itiraz etmedim, hiç ellerini durup durup dezenfekte etmedim. Sadece Potuk’u sürekli traş ettirdik, aşılarını zaten hiç aksatmazdık ama daha bir dikkat ettik, Potuk’un banyosunu da daha sık yaptık. Aşırı kalın giydirmedim, yazın evde hep çıplak ayak gezdirdim kısaca öyle titiz bir anne olmadım. Doğduğu günden beri de kim kucağına almak isterse izin verdim, öpen de oldu, tanıdıklarıma da aman öpmeyin demedim.
Lohusalık bunalımı yaşamadım ama benim o dönemden aklımda kalan , şu an düşündüğümde saçma bulduğum davranışım olmadı mı? Oldu. Mesela “ille ben uyutacağım” takıntım. Hiç ama hiç başkasının uyutmasına izin vermedim. Çalıştığım halde ille ben uyuttum. Yarım saatlik uykuyla işe geldiğim, 20 dakikada bir uyandığım çok oldu. Zaman ilerledikçe bu bende biraz asabiyet yapsa da gene de sakin bir anneydim. Birde unutamadığım takıntılarım “acaba iyi bakabiliyor muyum?” , “beni sevecek mi, yoksa hep Deida baktığı için onu mu daha sevecek”. Ha, birde ağlarken başkası alınca sustuğunda “ben niye susturamadım, bende ne eksik var” diye takardım. Eğer Allah bana ikinci çocuğu nasip etseydi bu sefer çok daha rahat bir anne olurdum. Hiç takmazdım böyle şeylere, “canı susmak istemiştir, o kişiye denk gelmiştir “ diye düşünürdüm. Derviş’e ya da Deida’ya “bu gece sen uyutur musun?” derdim. Nedensiz ağladığında “niye ağlıyor” diye kafa patlatmazdım, elim ayağım dolanmazdı susturacağım diye. Çocuk bu, ağlayacak, böyle anlarda karnı aç değilse -altı kirli değilse ve gazı yoksa bırakırdım ağlasın ama yine de kucağıma alırdım tabii. İlle susturacağım derdinde olmazdım.
Başka bir hatam oyuncak almak konusunda oldu, vaktinde çok lüzumsuz oyuncaklar aldım, pahalı olanla da aynı ilgiyle oynadı, 2 küple de aynı ilgiyle oynadı. Kıyafet sağolsun can dostlarımdan Nilgün’ün getirmediği kalmadı. 2.el giydirmem gibi hissiyatım hiç olmadı. Çünkü bazıları hiç giyilmemişti. Kendim de aldım kıyafet ama aşırıya kaçmadım, pazarlardan, ucuz dükkanlardan tercih ettim. Tek paraya kıydığım şey kitapları, çok da memnunum bundan. Şimdi her gece 2 kitap okuyup öyle yatıyoruz. Kitapları seviyor ya, o bana yetiyor. Memur ailenin 3 çocuğundan biri olarak 3 oyuncakla büyüdüğümden İdil’den çok oyuncaklarla ben oynuyorum desem yeridir. Barbie’leri giydirmeye bayılıyorum. İdil’in mutfağında her akşam yemek yapıyorum, İdil’le evcilik oynuyoruz. O bebeği ile bana ziyarete geliyor. Oda kapısını kapatıyorum, İdil kapıyı çalıyor, “Kim o?” diyorum, “Ben İdil” diyor, kapıyı açıyorum, onu öpüyorum, bebeğini seviyorum, çay ikram ediyorum, yemek pişiriyorum vs vs. Kısaca ben çok eğleniyorum. Kızıma da aşığım!

19 Kasım 2010 Cuma

Kaza





Bayramda bunalan İdil kuaförlüğe özenir ve gizli gizli kendi saçını kendi keserse ne olur? Baba ve anne koşa koşa berbere gider ve düzelttirirler. Doğum gününe 15 gün kala bu saç ne yaa!!!

Bayramlık Potuk











Bayramlık İdil





12 Kasım 2010 Cuma

Diyalogda son nokta! YABAN ERKEKLER


Her akşam eve geldiğimde o gün olanları bana anlatırlar. Anlatırkende kızımı çok sevdiklerinden biraz abartırlar söylediği sözleri, yaptığı bilmişlikleri.

Deida yine memlekete gitti. 3 ayda bir vizesi dolduğundan memlekete gidip 12 gün kalıp geri geliyor. O sırada genelde ablam MELEĞİMİZ bizim zilliye bakıyor. Eniştem garibim kendi işi olduğundan ömrü hayatında hiç sabahın köründe kalkmadığından, kalksa da yürüyüş, kahvaltı keyfi vs yaptığından her sabah 06.50'de bize ablamı bırakmak için sanırım ezanla kalkıyor. İkisinin de hakkını nasıl ödeyeceğim bilmiyorum?


Neyse diyalogda son nokta nasıl olmuş ablamdan dinledim. Ablam asla öyle abartmaz, ne demişse aynen söyler. O yüzden dün akşamdan beri şoktayım!


Ablam ve İdil evin yakınındaki parka giderler. İdil orda bulduğu bir iki kızla oynar. Kızlardan biri uzun saçlı, prenses edalı bir kızmış. Bu kızın 2-3 yaş büyük komşu oğluda aynı parkta oynuyormuş. Bizim İdille prenses edalı hatun çimenleri yolup evcilik oynuyorlarmış. Yolduklarınıda etrafa atıp kikirdiyorlarmış.

Bu 2-3 yaş büyük oğlan bizim hatunlara bakıp "Ne bu bea? Ne biçim oynuyorsunuz" mealine gelicek bir şeyler zırvalamış. Prenses edalı kız saçını edalı savurup kirpiklerini kırpıştırarak "İstersen bize yardım edebilirsin" demiş cilveli cilveli.

Bizim hatunsa iki elini beline koyarak "Yardım falan istemem ben! Ayrıca yaban erkeklerden hiç hoşlanmam! Ben erkeğin akıllı ve kibar olanını severim" demiş.


Oğlan 3 dakika boyunca dumur olmuş, ses çıkaramamış. Ablam ve parkta ne kadar insan varsa gülmekten karınları ağrımış.


Bu zilli evde sadece Yumurcak, TRT çocuk ve Disney-Barbie çocuk filmleri izler, asla diğer tv'leri seyrettirmeyiz.


Yaban erkek ne? Hem akıllı hem kibar erkek var mı? Yoksa benim kız evde mi kalacak?


Biraz da siz düşünün bakalım. Ben işin içinden çıkamadım da...

10 Kasım 2010 Çarşamba

Ay çok yoruldum?

Dün akşam eve gittiğimde manzara şöyleydi.

O oyuncak mutfak sökülüp parçalara ayrılmış, boyalar, kağıtlar, aksesuarlar, plastik meyve sebzeler velhasıl kelam ne kadar oyuncak varsa hepsi yere serilmişti.

Anahtarın sesini duyan üçkağıtçı çocuk
"Anneee, ben odamı topluyorum! Deida'ma yardım ediyorum toplarken" diye bas bas bağırıyordu.
Tabii toplamıyor ya da yardım etmiyordu.
"Bırak, sonra kendisi toplar. Biz yemek yiyelim" dedim ahaliye.

Mutfağa geçtik. Mızırtılar kesilmedi...
"Ama ben çok küçüküm! Kendi başıma toplayamam ki!"
"Kendi başına dağıttığına göre kendi başına toplayabilirsin"
"Yardım edin bana o zaman! Tek başıma yapamam"
"Hadi sen topla, ben yemeği bitirince gelir sana yardım ederim"
"Neyi nereye koyacağımı bilmiyorum ki"
"Bildiklerini koy o zaman"

Bu arada tabii yapmadı hiç bir şey. Gidip salonda tv seyretti.
"Hadi, hadi" ler işe yaramadı.
Yemek bitti, doğru odasına gittik.

Ben toplarken
"Sende kağıtları topla" dedim
Mız mız mız mız ede ede hem topluyor hem oyun oynamaya devam ediyor.
O k.çı kırık 20 kağıt toplayana kadar ben
Pastel boyaları toplayıp kutusuna
Kuru boyaları toplayıp kalemliğine
Muftağı tekrar kurup tüm alet edavatını- ki hafife almayın 2 çay takımı, 2 fincan takımı, 2 yemek takımı, 2 çatal kaşık seti, 3 tencere, 2 tava, 1 çaydanlık, 1 kahve makinası, bulaşık sepeti, yaklaşık 25 adet plastik sebze meyve var - topladım.

Toplama işi bitince salona geçtik.
Koltuğa yayıldı ve
"Offf çok yoruldum! Bütün işi tek başıma yaptım! Hepsini ben topladım! Biraz uzanıp dinleneyim bari"
dedi!!

NASIL YA!!