24 Mayıs 2010 Pazartesi

Hafta sonu krizleri


Faaliyetmiş! Gezmekmiş! PÖHHHH!

Yer mi benim kızım? YEMEZ!

Cuma çok yoğun, stres dolu bir iş gününden koşa koşa eve gelen bünyeyi, koşarak gelen, bacaklara sarılan güzellik karşılar. Öpüşülür, koklaşılır, yatağın üzerinde gıdıklardan öpülüp kudurulur. Yemek için balkona geçilir. O yemeğini yemiştir, anne kişisi alelacele yemeğini yer. Sonra suluboyalar çıkar, 1 saatten fazla sulu boya yapılır. Sonra son günlerin favori çizgi filmi Mulan seyredilir, ordaki şarkılar söylenir. Bu sırada su ister. Deida'dan. Kadıncağızın eli kirlidir, bulaşık yıkar.

"Annecim Deida'nın eli kirli, gel ben sana su vereyim"

"Olmazzzz, Deida'm versin!"

"Kızım kadının eli bulaşıklı, dur ben veririm suyu"

"Hayırrrrrr, sen veremezsin!"

"Soğuk su vericem hem?"

"Hayıırrrr!"

Suyu koyarım, çocuk kişisi ağlayarak tv'nin başına gider. ULUYORDUR, sebep neden suyu ben koydum da Deida'sı koymadı? Bu arada SUYU İÇER ama HALA "SEN VERME SUYU" diye BÖĞÜREREK ağlar.

"Ama içtin ya suyu kızım?"

"VUAAAAAAAAAAAAA"

Bu sırada Deida bulaşığı bitirmiştir.

"Ben Potuk'u tuvalete götürüyorum" demesiyle bizimkinin ULUMASI 3 kat daha artar.

"VUAAAAAA SEN GİTME DEİDA! Annem götürsün VUAAAAAAAA"

Gidip zavallı Potuk'un tasmasını alırım. Bu arada bizimki Deida'nın bacaklarına yapışıp böğürmeye devam etmektedir.

Benim Potuk'u çıkaracağımı anlamasıyla

"VUAAAA, ANNEM ÇIKARMASIN, SEN ÇIKAR DEİDA POTUK'U" diye ULUMAYA devam eder.

Kaçarcasına çıkarım, apartman İNLEMEKTEDİR bizimkinin sesiyle. Sakin, ağaçlıklı sokakta DERİN DERİN nefes alırım ve kendi kendime

"Ne şanslıyım! Eğer yanlız olsaydım çocuğu kime bırakıp çıkardım? Bak birazdan sakinleşirim, iyi ki çıktım dışarı" derim, yavaşça Potuk'un tuvaletini yapmasını beklerim. O sıra Derviş bakkalın köşeden belirir. Beni dışarda görünce hain hain sırıtır.

"Ne oldu?"

"Kızın kudurdu" (Kızın yanlız! Onun kızı, kızgınım ya, kızımız demiyorum)

"Normaaal:)D"

Dönüş yolunda sohbete tam başlayacakken karşıdan Deida'nın kucağında gelen İdil hanımdudusu babasına koşarak atılır. (Normalde ASLA böyle coşkulu baba kutlaması yapmaz)

"Uslu durdun mu kızım?"

ÇOOOOK hafif bir sesle

"Hayır, annemi çok üzdüm"

"Neden babacım? Ne oldu?"

"Edepsizim ya, ondan sanırım"

Burda bende gülerim, olay biter.

Cumartesi yatma vaktine kadar

Kadıköye giden, Baylan'da Cup Griye yiyen, Beyaz Fırın'dan çay yanına sarmalar alan, yürüyen, dönüşte Kartal Çarşı'ya giden, ordan kendisine 6 mini hikaye kitabı ve 2 set oyuncak ev mobilyası ve beyaz yazı tahtası alınan, 2 saat oyuncak evle annesiyle oynayan, yarım saat beyaz tahtaya şunu bunu yazdıran, yarım saat 6 kitaptan sadece 3'ünü 3'er kez anneye okutan hanım, gece 21.00'de yatma zamanında ellerinin yıkanmamasını ister. Çünkü elleri yıkanırsa "ayıcıkları soğuk olmaz"

Kendisine bunun mümkün olmadığı ama isterse soğuk suyla yıkayacağımı, ayrıca ayıcıkların şu an pencere kenarında soğutulduğu söylesemde, o can hıraş ağlamaktadır. Susturulamaz, durdurulamaz. Deida'sına ve anneanneye şikayet eder, babasına ağlar. 25 dakika lüzumsuz ağlar ve susar, uyur.

Pazar gecesi "elleri yıkamama" sevdası gene tutar ama anne kişisi bağıra bağıra "ALİ BABANIN ÇİFTLİĞİ" şarkısını söyleyerek ellerini yıkar. En son neşe içinde suyla oynayan hanımdudu

bir yandan çığlıklar eşliğinde Ali Baba'nın Çifliği'ne eşlik ederken bir yandan da

"Yarın başka şarkıyla ellerimizi yıkayalım annesi" der!


Bunları unutmayalım diye not düşüyorum, yanlış anlaşılmasın. İlerde "ay, benim çocuğum çok usluydu, yanımdan ayrılmazdı" diye zart zurt edemem yani.

20 Mayıs 2010 Perşembe

Turkuazoo






İdil gibi deniz diye uluyan, köpek balığı al bana diyen bir denizseveri Turkuazoo'ya götürmesek olmazdı di mi? Derviş'e yaklaşık 1 aydır yapılan "bizi akvaryuma götür n'ooooluurrr" yalvarmaları bizden kurtulmak için "19 Mayıs'ta gideriz" sözü ile bitirilince, sabahın köründe kalkıp kahvaltı edip- İdil aç geldi- kendimizi yola attık. Giderken derviş anneme "Ta Çorlu'ya akvaryum görmeye gidilir mi ya! Sanki evde yok!" diye beni şikayet edince annem ciddi ciddi Çorlu'ya gideceğiz sanıp bizi 2 saat sonra evde görünce küçük çaplı şok yaşadı!

İdil BAYILDI, çıkışta bizde Avrupa'daki müzeler gibi oyuncak reyonundan geçerken mıknatıslı balık tutma oyuncağı aldırdı ve 3 gündür onunla oynuyor.

Hakikaten çok güzel Turkuazoo. Barcelona'da benzerine gitmiştim, burası daha büyük ve daha güzel. Gezmesi kolay, geniş mekanlar. Barcelona'dakinin tünelinde tavan daha yüksekti ve daha fazla aydınlatılmıştı ama bizimkinin parkuru çok daha uzun.

Muhakkak bir kez gidilmeli bence.

NİCE YILLARA MELEK ABLAM!


Efem, ablamın dün doğum günüydü.

Ablamın benim için anlamı "tarif edilemez melek" tir.

Kendimi hatırladığımdan beri ne zaman "ıh" desem hemen yanımda olan bu melek kişiliği biraz yakından tanıyalım.

Kaç yaşına bastığı konusunda bir bilgi vermem ama işyerinde kim ablamın resmini görse "kardeşin mi?" diye sorduğundan kendisi pek bir genç görünüşlüdür.

Plates'çidir, fit'dir, sağlık gurusudur. Asla ve kat'a sağlıksız, zararlı şeyler yemez. Yiyene de karışmaz, annem gibi vır vır söylenmez.

Ne kadar hasta olsa, ne kadar morali bozuk olsa hep güler, o yüzden adı GÜLYÜZ'dür.

Kendisi babacımın ilk göz ağrısı olup evlendiğinde babamın 1 hafta ağlamasına sebep olmuştur. Ayrıca bende geceliğine sarılıp uzun zaman ağlamışımdır, o kadar sevilir yani!

Bir kere "hayır" kelimesi onun lügatında yoktur. Ne zaman ihtiyaç vasıl olsa hoop o an meleğimiz yanında bitiverir.

Hastabakıcı, çocuk bakıcı, doktor refakatçisi, ilaç yazdırıcı, saskı alıcı, bilimum dikişleri dikici, pazar gezici, toplantı-gezi organizatörü, style gurusu, değişik yemek deneyici-pişirici, dekorasyon cini, aklınıza ne gelirse o işte benim ablamdır.

Günde 3 kapı yapar, muhakkak hergün dışardadır, hep nefes nefese koşturur. Gezmek olsun dünyanın her ucuna gider, alışverişte stil gurusudur. Üstüne tanımam.

Zevk sahibidir, çok klas zevkleri vardır, gözün kapalı ver paranı, seni şık bir hatun yapsın yani!

Rafine zevkleri vardır, doreler, danteller, boncuklar! Emekli olunca her sene bir kursa gider ve her kursta çok başarılı olur. Kurs biter, onun projeleri bitmez.

Canı sıkılır, mutfak dolabını eskitir, banyo dolabı yapar. O bitmeden takı yapmaya başlar, bakarsın tabakları varaklar, bakarsın ada-moda gezer. Öyledir o, rahat duramaz, hep bir şeylerle meşgul olması gerekir.

Ailede diğer adı "Noel Baba"dır, muhakkak her zaman eli kolu dolu gelir. Hep birşeyler ısmarlanmıştır, zevkine güvendiğimizden "şunu alsana abla-bunu getirsene kızım" deriz ve Noel Baba hop kapıdadır. Torbasında muhakkak elinin işi de vardır, boş durmaz.

Örgü-dantel-yemek-dikiş-takı-mefruşat-ahşap boyama yahu ne ararsan bilir, layıkıyla yapar. Çok özeldir benim meleğim ablam! Onu anlatmaya sayfalar yetmez ama hayat ablamla çok güzeldir.

Pazar gezeriz, çarşı dolanırız, kahvaltıya gideriz, tatillere çıkarız, ameliyatlar oluruz (artık olmasın), doktorlara gideriz (artık gitmeyelim) aklınıza gelen gelmeyen herşeyi yaparız abla-kardeş. Annem yaşlı olduğundan her işimizi biz abla-kardeş hallederiz.

Her daim yeni arkadaşlar edinir, çünkü pozitiftir, iyi dert dinler, asla yargılamaz, dedikodu yapmaz, hep arkandadır ve hep sözüne güvenilir. İsviçre Bankası gibi kadındır o, kafan rahat olur.

Simit severdir, benim gibi hamur işi manyağı bir kardeşi olduğu için arada "yarım yarım" zararlı şeylerden de tüketir. Gak derim su, guk derim ekmek verir. Benim ablam MELEK'tir,boşuna demiyoruz herhalde! Tatile gidersin Potuk'a bakar, hatta Potuk üzülmesin, beni aramasın diye Potuk'la beraber yatacak kadar hayvanseverdir.

Ama kapıyı kilitlediği halde sana da kontrol ettirir, ille pazarlık eder, kendi kafasından bir rayiç fiyat belirler ve öldür Allah onun dışında para vermez. Bazen pazarlıkta başarılı olup almadığına pişman olur ama genelde başarılıdır bu konuda. Annemin küçük versiyonu olarak beni pazarda dizginleme görevi ablamındır. "Buna çok benzeyen bilmem neyin yok mu senin? Alma bunu ablacım" der ve beni masraftan kurtarır. Ama konu İdil oldumu ailecek delirdiğimizden ablamda bu konuda kendini hiç kısıtlamaz. Elbiseler diker, cd'le alır, kitaplar alır, taşır taşır taşır.

Otomatik ödeme ve internet bankacılığına öldür Allah güvenmez. Bu tarz işleri bana yaptırır.

Kendisi emekli bankacıdır, 20 yıl çok zor şartlarda çalıştığı halde hiç şikayet etmez.

Enişteme çok düşkündür, tabii eniştemde ona. Bu durum bizde onlara

"Emekliler"

"Pansiyonerler"

gibi isimler takmamıza rağmen her espriyi de kaldırırlar.

ABLACIM, MELEĞİM NİCE NİCE NİCE SAĞLIKLI,MUTLU, HUZURLU, BOL KAZANÇLI YAŞLARIN OLSUN ENİŞTEMLE VE BİZLERLE! SENİ ÇOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOKKKKKKKKKKKKKKKKKKKKK SSEVİYORUZZZ.

17 Mayıs 2010 Pazartesi

Lunapark seferimiz

Çocukluğunda Lunapark görmemiş bünye sıcak bir Pazar günü afur pofur eden ev ahalisini nasıl eğlendirir?

1- Önce derviş yan komşuyla F.ormula 1 seyretmek için kanapeye çöreklenmiştir. Kendisine bizi Lunapark'a götürüp bırakmasını, sonra gelip almasını söylersin, homur homur eder, vır vır eder.
2- Kulaklarını tıkayıp, suratını gülücük yerleştirip "hadi assslanım, yaparsınnn, en iyi koca benimki valla" gazı eşliğinde kendini Lunapark'a atarsın.
3- SENİN annen o sırada "Adamın bir Pazar'ı var, bu sıcakta nerden aklına gelir böyle şeyler? Evin orda park mı yok? Adamı niye sürükliyorsun" diye DAMADINI tutar ama Lunapark'a da koşarak gelir.
4- İçeri girerken nerdeyse koşarak çocuğu sürükler ve gişeye dalarsın, kombine jeton alırsın.
5- Kabız kuğu "ben ona binmem", "o çok sallanıyor", "bu rüzgar yapıyor", "oturmam, ayakta duracam", "ayakta duramam, ayağım ağırıyor" diye mızıldanıp durur.
6- "Hadi kuzum, beraber bineriz annecim, ay çok eğlenceli değil mi?Bak bende oturdum" diye diye çocuğu gaza getirmeye çalışırsın.
7- Lunapark yetkilileri neye izin verirse her alete biner, her atraksiyonu denersin.
8- Çocuktan fazla sen eğlenirsin.
9- Lunapark'ta başında üç kadın olup mütemadiyen "İdiiiillll" diye el sallanan tek çocuk senin kızın olur.
10- Her eğlenceden sonra aynı şeye tekrar binmek isteyen kızını "ama bak bunu da deneyelim, bak bu da çok eğlenceli" diye zorrrla kandırıp başka şeylere de binersin.
11- Hayatında ilk kez kıytırık roller coaster'a biner ve içinden korkudan ölürken, kızın korkmasın diye "heyooo, çok eğlenceli" tezahüratı yaparsın.
12- Dönüşte gelsin alsın diye babayı ararsın. Arabaya güle oynaya binersin "Ayyy, çok eğlendik babası" dersin "Finish bir kaçsın, ben size akşam eğlenceyi teker teker gösterecem" diye cevap alırsın.
13- Otoparkta arkadaşlarını gören kuzun birazda dışarda oynasın diye bisikletini alır aşağı inersin.
14- Orda kuzun koşup oynarken sen ayakta onun peşinden dışarı çıkmasın diye bakma yarışı yaparsın.
15- Nihayet eve geldiğinde hem anneanne hem torun sızar.
16- Yarım saat uyumalarına izin verir, sonra kaldırır yemek yedirirsin.
17- Balon şişirirsin.
18- Balonu balkondan uçuran kızını tebrik edersin.
19- Balonun peşinde aşağı inersin, bulamazsın.
20- Balonun aşağıda olmadığına inanmayan kızını tekrar aşağı indirirsin.
21- Ağlaması kesilsin diye dondurma rüşveti teklif edersin.
22- Yukarı çıkıp cüzdanı alır birlikte bakkala gidersin.
23- Dondurma alıp eve dönersin.
24- Akşam nerde yattığını bilmeden sende sızarsın.




10 Mayıs 2010 Pazartesi

Anneler günü fotoları






Söz yok, resimler anlatıyor ne kadar şanslı olduğumuzu! Annemiz sağ, sağlıklı ve hep birlikteyiz.

Doğum tarihi belli olmayan anneme süpriz yapıp pasta hazırladık ve zorrla mum üflettirdik.
Tüm annelerin geçmiş anneler günü kutlu olsun. Allah tüm yavruları annelerine bağışlasın ve tüm yavrulara sağlıklı uzun ömürler versin.