24 Haziran 2010 Perşembe

Anneler ve kızları


Bir zamanlar TV'de bir dizi vardı, Ferhunde Hanım'lar diye. Ordaki ailede aynı bizim aile gibi kalabalık, gürültücü ve panikti. Bu yüzden biz kendimize Ferhunde'ler deriz.

Misal dışarı mı çıkılacak, tablo aynen tarif ettiğim gibidir.

İdil'in hazırlanması bana ait olduğundan sırt çantasına
zırt pırt kaçırdığı için 5-6 kilot
2 yedek kıyafet (biri terlerse- diğeri üstüne birşey dökerse diye ki ikisi de çoğunluk kullanılır) - istediği oyuncak
cüzdan
cep telefonu
evin anahtarı konur.
Giyeceği kıyafet hazırlanır, sonra kımıl zararlısı gibi kıpır kıpır olan çocuk 20 dakikada giydirilir. O arada muhakkak ç.şi gelir, yok aslında ç.işi gelmemiştir, banyodan geri dönülür, en az 3 kez yere oturası gelir, taa odanın öbür ucundaki oyuncağı ille o saniyede alması gerekir. Bunların hepsi bittiğinde ben de ter içinde kalmışımdır.

Hızla gider ne bulursam kendi üstüme geçiririm. Hızla çakma parfüm sıkar, kendimi odadan atarım.

Bu sırada anneanne bildiğiniz bir mumya gibi hareketsiz oturur. Deida onun kıyafetlerini- çoraplarını-hırkasını-eşarbını-çanta alacaksa çantasını -hazırlar, giydirir. Ona da parfüm sıkılır. Sıra ayakkabılara gelir, annem asla ayakkabısını kendi başına giyemez, zira tombiştir eğilemez. Ya Deida ya ben ayakkabısını giydiririz.
Sonra sıra İdil'in ayakkabısını giydirmeye gelir, onu beğenmez, bu dar gelir, o vurur , onun rengi kıyafete uymaz derken en nihayet bir karar verilir ve evden çıkılır.

Eğer o gün derviş evdeyse Derviş giyinir, araba anahtarını alır ve kaçar. Asla bizi beklemez, eşyamızı ya da kızı taşımaz, kendi iner. Bu arada ya kredi kartını ya bir şeyi unutur sonra niye unutturduk diye bize söylenir.

Deida yokken Ablam-İdil-Ben-Anneanne Kadıköy'e gitme planı yaptık. Tontiş ille kot etek istedi, Kadıköy'ü de özlemiş sanırım, kırmadık tabii.

Biz kızı hazırlayıp çıkana kadar öğlene yakın bir saat oldu. Annem kolumda, İdil önümde hoplaya zıplaya minibüse bindik, ablamı duraktan aldık ve Kadıköy'e gittik.

Kadıköy'de büyük beden satan 2-3 yer var bildiğimiz. İlkin büyük olana girdik ama sanırsın mağaza bedava! İnsan almıyor. Ablam o sıcakta anneme etek bakıyor, ben hem İdil'e bakıyorum hem de kendime uygun birşey varmı diye askıları karıştırıyorum. Ablamın bulduğu en büyük beden tontişe 3 numara küçük geliyor. Bu arada giyinme kabini bulmak için bile sıraya giriyoruz. İdil mütemadiyen oraya buraya gidip geliyor, ben peşinde.

Annem kabinde heykel gibi duruyor, zavallı ablam annemi giydiriyor, daha doğrusu giydirmeye çalışıyor.

Aynaya bakmaya gerek yok, olmadı üstüne.

Annem hışımla çıkıyor, söyleniyor

"Bu memlekette şişman yok mu kızım? Aaa, bu ne? Koca Kadıköy'de bir etek bulamadım! Zaten sıcak! Yok kızım yoook, biz artık fil olmuşuz! (İşin burasında "biz" diye beni de katıyor) Ne yapsak acaba? Gülyüz, git sor satıcı kadına, ne zaman daha büyük bedenler gelir?"

Ablam eteği iade ediyor, kadına soruyor.

Bu esnada bende şal desenli pamuklu bir üst buluyorum, daha üstüme giymeden- düğmeler falan açık, kendi gömleğimin üstüne giyiyorum- annem başlıyor.

"Yok, hiç yakışmadı! Olmadı ki üstüne! Biz ne olmuşuz kızımm?? Aaa, FİL ayol FİL"

Bu esnada dükkanda olan TÜM tombişler asabi halde bize bakıyor, çünkü FİL kısmı BAĞIRARAK söyleniyor.

Ben anneme bozuluyorum ve "Tamam abla, çıkalım! Almıycam ben" diye kapris yapıyorum.

Zavallı ablam annemle-benim aramda kalıyor.

"Aaa, olur mu ablacım! Gel annemi bir yere oturtalım, biz gider tekrar sakin kafayla bakalım o gömleklere"

"Yok, yok hayatta almam ben bu kadınla (annem) birşey!"

"Feshupanallah! Kızım hazır gelmişsin, alalım işte!"

"Almam ben abla.."

"İyi, tamam"

Annemin siniri hala geçmemiştir, ben İdil'i çekeleye çekeleye yürürüm, annem ablamın kolunda of pof etmektedir.

"Çayın yanına ne alalım?"

Ulan daha yeni üstümüze kıyafet uyduramadık di mi? Başkası olsa rejime başlar, biz doğru Bey.z Fırın'a gidip "zararlı ve leziz" birşeyler alıp yola devam ediyoruz.

Bu arada annem hala "Neden Koca Kadıköy'de büyük beden kot etek olmadığı" konulu vaazını son sürat sürdürmektedir.

İdil "Susadım- ç.şiç geldi- oyuncak var mı burda?" diye mızıldanıp durmaktadır.

Ablam annemi memnun edebilmek için "T.rkmen vs ne varsa" oralara girip tezgahtarlara büyük beden kot etek sormaktadır. Bizde İdil'le dükkanlara girip ablama eşlik etmekteyizdir. Annem mağazaların kapısında beklemektedir.

Fırından aldıklarımızın hayali-İdil'in vızıltısı-pamuklu gömlek-neden şişmanız-akşam yemeğinde ne yesek- nerden kot etek baksak- Maltepe'ye mi gitsek diyalogları eşliğinde minibüse doğru yürürüz hep beraber.

Sonra vazgeçip daha yakında olan sahilden geçen çift katlıya bineriz.

Elimizde İdil'in evden beri taşıttığı üfleme balon oyuncağı-annemin zorla bulduğu siyah hırka-annemin normal hırkası, başörtüsü-bilumum soğuk su şişeleri-yemek için aldıklarımız- ablam ve ben hammaliye halinde bineriz.

Yolda annem hala FİL konusunda konuşurken bizde ona

"Hareket etmesini-hiç değilse evde yürümesini-az yemesini-rejimde meyveyi bile adetle yemek gerektiğini" izah ederiz. Tabii sesimiz hep yüksek olduğundan tüm otobüs bizi dinlemektedir.

Sahilde indiğimizde annem

"Ayyy, daha bir adım atacak halim yok, Altıyolda bayılıvereceğim sandım" der

Ablamın koluna öyle bir yapışmıştır ki, kızın kolu morarır!

"Anne çok sıkma kolumu" dediğinde

"Ayol bende o kuvvet ne gezer! Sen bir yere vurmuşsundur orayı" der!

İdil bu arada hem elimi tutmama, hem yolda çam fıstığı ve bulursa kozalak toplamak derdindedir. Konuşur, konuşur, konuşur.

Kaç fıstık toplamıştır? Arkadaşları bahçeye çıkacak mıdır? Deida'sı ne zaman gelecektir? Bu gece yine benimle mi yatacaktır? Yemek yemese olmaz mıdır? Dondurma ne zaman yiyebilir? Balıkları ne zaman alacağızdır? Babası uslu kız olursak bizi gene Akvaryum'a götürür mü? Yavru kediler nerde? Anneleri neden onlara bakamamış? Potuk yere çıplak ayak basmaktadır da niçin kendisi çıplak ayak basıyor diye kızılmaktadır? Hem Potuk hiç kıyafet giymemektedir de o neden çıplak geziyor diye ona kızmaktayızdır?

Ablamla birbirimize anlayışlı bakışlar atarız.

"Sence İdil büyüyünce bizi alışverişe götürür mü?"

"Neee? Bu mu? Hayatta gelmez bizle! İnternetten alır getirir"

"Yok onu bile almaz bu!"

Eve varınca annemin kıyafeti ablam tarafından değiştirilir, çay içilir, İdil yedirilir. Annem biraz soluklandıktan sonra önce annem yıkanır, sonra İdil yıkanır, temiz kıyafetleri giydirilir, hızlıca bir duş alı akşam yemeği hazırlığına girişirim.

Çözüm yine annemden gelir

"Ben akşamları Musli yiyeceğim!"

Ah be anacım, müsliden önce yediklerin ne olacak?

10 Haziran 2010 Perşembe






Başlık bulamadım, aslında içimden de HİİİİİİÇÇÇ yazmak gelmiyor ama bazı şeyleri unutmadan kişisel tarihimize not alalım.
1- Şimdilerde tek favorimiz MULAN. Prenses sevse de özünde olan atlama-zıplama konusunda başarılı olan Mulan'a bayılıyor. Her gün 2 Mulan'da seyrediliyor. Kemerlerle Mulan'ın kılıç çalışma taklitleri yapılıyor. Filmdeki replikle öğrendiği "sizi karı-koca ilan ediyorum" söyleniyor ve kıkırdanıyor.

2- Deida 2.kez gitti, 10 gün sonra burda. Ben gene 1 hafta izin aldım, ablam gene 3 gün İdil'e bakıyor.

3- Balıklarımız öldü! Önce Pamuşik- kırmızı olan- bir-iki gün yan tarafı şişti ve öldü. Sabah uyandığımızda onu bulunca ben "acaba bırakayım, onu görsün, ölüm kavramını öğrenir, akşama kibrit kutusuna koyar bahçeye gömeriz" diye düşünürken Derviş "Aşşaaa kedilere at da bir işe yarasın, evrim denen birşey var " demez mi! Allah'ım ERKEK işte, düz mantık! Sonra çöpe attım balığı - körle yatan şaşı kalkar kardeşim!- gidip 2.balık aldım ki Cindrella yalnız kalmasın. O da kırmızıydı. O sabaha kalmadan aynı gece öldü. Gene akşamına gidip başka renk balık aldım. Bu 3. alınan şerefsiz, dip balığı gidi hep akvaryumun dibinde, sotelerde duruyordu. Sonra dün akşam bizim Cindrella yan yattı, öldü. Sonra yeni aldığımız yan yattı öldü. Şaka gibi, aynı gece, ikisi birden! İdil ne yaptı dersiniz? Kepçeyi (akvaryum temizlemek için kullandığımız file) getirip, balıkları aldı ve ÇÖPE ATTI! Üzülmedi, sormadı! Sadece "bana yeni balık alır mısın annesi?" dedi. Ruhsuzluk baba- aksiyon ana!:)D
4- Bazen Potuk'la iyi geçindi, ona özendi, yerlerde onun gibi yattı.

5- Yine Lunapark'a gidildi. Bu sefer teyzeyle beraber. Teyze onu sulu birşeylere bindirdi. Teyze ve ben kıytırık roller coaster'a binmek için koşarken o istemedi ama cebren ve hile ile bindirildi. O kadar hoşlanmadı ki suratına şapkayı çekti ve hiç dışarı bakmadı. Biz bu arada ablamla çığlıklar ata ata- eğlene eğlene- uzakta oturan anneme bağıra bağıra bir eğlendik ki gene, sormayın gitsin!

6- Dün Deida gittiği ilk akşam olmasına ve Canım Ailem'in finali olmasına rağmen, hiç huysuzlanmadı. Kendi biraz film izledi, bende onun odasında dizinin finalini seyrettim. Ses seda çıkmayınca içeri girip baktım ki ne göreyim? Derviş'in kucağına oturmuş ona Dora'lı kitabını okutuyor. Bu tarihi anı casus gibi gizlice görüntüledim.

7-Balkona anneannenin dırdırlarına dayanamayarak- en sonunda koltuğu da kırdıkları için sandalye almaya gittik Ko.çtaş'a. Daha araçtan iner inmek k.kası gelen kuzuyu araç otoparkında seyyar tuvaletine oturttuk. Bu arada gene mütemadiyen konuşuyor. Ordan-burdan. Derviş'te sabırla k.kayı bitirmesini bekliyor, bizimki susmadan konuşuyor, Derviş yavaşta sinirleniyor.. Neyse bitti de sandalyeleri jet hızıyla aldık çıktık. Bu arada bizim arabaya sığmaz mı bunlar?
Derviş daha bir sinirleniyor, inceden kaynıyor. Koltuğa sığmadı, kapıdan geçmedi, arada Derviş bana öldürücü bakışlar attı. En nihayet yemek alışveriş torbaları arka koltuğa, sandalyeler bağaja, bağaj kapağı açık şekilde eve geldik. O gün cinayete kurban gitmediysem kolay kolay ölmem sanırım:)D

8- Emeklilikte burdan kaçasımız var. Şimdilik aklımda 2 yer var, ikisini de hiç görmedim. Derviş'le bu 2 yerden emlaklara bakıp bakıp ilanları birbirimize gönderiyoruz. Sonra da gelen mesaja yorum yapıp tekrar yolluyoruz. Ben yolluyorum diyelim, Derviş yorum yapıp geri bana yolluyor. Hep tek cümlelik yorumlar. İşte bazıları.

"Komşuynan akraba oluruz, istemem" - İkiz villa
"Denize teleferiklen mi ineceez xxxx" - Tepedeki villa için
"Beenmedim"
"Güççük accık" -120 m2 - Adana'ca da k'ya "GA" derler! Kuş değil yani GUŞ!
"Duvarlar ince" - Duvar belli bile değil, inceliği nasıl anladı?
"Iııh"
"Bu ingilizler içer içer sarhoş olur, uğraşamam i.bnelerlen!" - Yandaki site İngiliz sitesi diye yazıyor
"Ben işerim kimse giremez zuhahah"- Sitenin havuzu ortak dedim diye çözüm önerisi
"İlanda ööle demiyodun xxx kafalı deriz,döveriz, almadan gideriz" - İki tip daire var, resimler çok güzel ama dairelerin biri 100'se öbürü 200 misal, ya bu resimler 200'lüğe aitse deyince çözüm önerisi
"Bizde yedik xxxx" - Yarı fiyatına düştük diyene

Eh be Derviş! Senin gibi nevi şahsına münhasır bir adamı daha ben nerden bulurdum?
İyi ki varsın! Komik adamsın, kılsın, tüysün ama seviyoruz bea!

İyi ki yazasım yokmuş! Bir de yazasım olsaydı roman yazacaktım herhalde!

3 Haziran 2010 Perşembe

Küçük erkeğimizi 2 yaşında

İdil'in kardeşi (kuzen) Tuna'mız 2 yaşına bastı.
İşte size az laf bol foto.
Tuniş şansın daim olsun, hem böyle sevil ve etrafın kadınlarla çevrili olsun, hep kadınlar seni bizim sevdiğimiz gibi çok sevsin. Sağlıklı ol, mutlu ol.