30 Haziran 2012 Cumartesi

Akşam sefalarımız

Oturduğumuz yer sahile yakın ve yeşillikler içinde bir mahalle. Dahası çok yoğun bir araç trafiği yok. O yüzden çocuklar yaz geldimi hep sokakta. Aynı kendi çocukluğum gibi. İdil bu bakımdan şanslı. Her öğleden sonra arka bahçeye iniyoruz ve komşu çocuklarla ve gençlerle oynuyor. Bizde annemle çay içip komşularla dedikodu yapıyoruz. İşte akşam sefalarımızdan kareler.
 Taha, Oğuz Abi'leri, Melike, Şevval, Kankamız Tuba ve İdoş
 Kankalar
 Şevval kimbilir ne dinliyor.
 Çay grubu
 Pamuk dedikodu yaparken
 Kovalamaca
 İp atlamaca
 Kadıköy Boğası ile
 Beach party sefamız





 Kanka ile kitap keyfi



 Pazar malı saç eklemelerle pozlar
 Çok yoğun bu aralar çoook.

28 Haziran 2012 Perşembe

Kalp çarpıntıları

Bugüne dek evlenmek istemiyordu. Neden diye sorduğumda evlenip çocuk doğurmak istemediğini, çünkü çocuk doğururken karnının kesilmesini istemediğini söyledi.
Bende ona
"Herkes çocuk doğururken karnını kestirmiyor. Benim bel fıtığım olduğu için benim karnımı kestiler. Anneannen normal doğum yaptı. Sen ona sor istersen nasılmış diye" dedim.
Zavallım, anneme
"Anneanne sen nasıl doğurdun?" diye sormak gafletinde bulundu.
Annemdeki cevap
"Ayyy, günlerce bar bar bağırdım! Öyle zor doğurdum!"
Çocuk bilgilensin derken korktu:)D
Yoktu hiç bu aşk meşk işleri bizde. Sadece Mehmet ile okuldan dönüşte el ele gelmek istemek vardı. Ama aşık değildi, yani hiç o tarz muhabbet olmamıştı. Geçenlerde tatile girdikten sonra okul arkadaşları ile Madagaskar 3'e gittik. Benden başka tüm anneler çocukları bıraktı, bense çocuklardan daha fazla eğlenerek filmi izledim. Salyalarımı akıta akıta güldüm. DVD'si çıksa da alıp tekrar izlesem. Neyse, işte sinemada Boran'ın elinden tuttu. Boran ise tam ağır abi, hiç mayışmadı. Bu hafta teyzemizle beraber Kadıköy'e gittik gezmeye. Orda yemek yerken
"Sanırım ben Boran'ı beğeniyorum" dedi.
Ablamla birbirimize kartal gibi bakışlar atarak ağzından laf almaya çalıştık.
Çok somut şeyler söylemedi ama hoşlandığı belli gibiydi.
Oysa her zaman benim yeğenim, halalarının bir tanesi Gencay'a tutkunluğu vardı. Gencay gelsin yapışır, sarılır, kucaktan inmezdi.
Bugün ise has arkadaşım Ece'lere gittik. Ece'nin üniversiteye giden oğlu Ege de tatil nedeniyle gelmiş ama teyzesi ile Nautilius'a gitmişti. Bizimki her ne kadar oyalamak istesek te sıkıldı, bana yapıştı.
Yok gidelim havuzuma gireyim, yok bahçeye çıkalım, yok Ece'lerin bahçeye gidelim vs. Ta ki Ege gelene kadar.
Aslında Ege'yi her sene geldiğinde görür ama unutmuş.
Ege'nin içeri girmesiyle benimki heyecanla koştu, gözlerindeki işveli bakışı ben 44 yıldır beceremedim, daha da 44 yıl geçse de beceremem, o bakışla sarıldı. Kucağından inmedi. O ara Ege'nin telefonu çaldı, Ege'de ayağa kalkıp konuşmaya başladı. Bizimki peşi sıra gezdi: Sonra bana tuvalette sırrını verdi.
"Sanırım ben Ege ile evleneceğim"
"O büyük senden ama annecim. Hemen herkesle evlenmeyi düşünme. Gez gez, dolaş, tanı, sana en iyi davrananla evlenirsin" (Bana da bakın sanki kız 18'lik te ben de ciddi ciddi konuşuyorum)
Eve dönmek istemedi, Ege'yi bize davet etti, kucağından inmedi.
Sordum
"Kim daha yakışıklı? Gencay'mı Ege'mi?"
"EGE" demez mi?



Genco, halam pabucun damda, haberin olsun!
Gözden ırak olan gönülden ırak olur:)D
Gel yakın zamanda.

24 Haziran 2012 Pazar

Tatile gidemiyoruz diye üzülmeyin tatil evinizde...

Efendim, biz bu sene Babaanne'ye mali durumlardan gidemiyoruz, Day'cımlara da Ağustos ortası gidebiliyoruz. Bu durumda evdeki hanımdudu sürekli
"DENİZZZZ" diye inim inim inlediğinden, Derviş ile şöyle bir çözüm bulduk. Sitede oturmasak ta, yakınlarımızda havuz olmasa da, biz ne yaptık? Havuzu eve getirdik!
Geçen hafta ön çalışma olarak Derviş'e gösterdim, her zamanki gibi hön hön etti ama bu hafta aldık.
Eve geldik ve o havuz şişene kadar hatun durmadı, susmadı, aldıklarımızı zor yerleştirdik. Derviş kovalarla su taşıdı, Pamuk'un mini bahçesi yani balkon artık bir de havuzlandı.
Hadi İdil acaip sevindi onu anladık ama Pamuk niye bu kadar mutlu oldu ben anlayamadım. Acaba gece biz yattıktan sonra havuza girme planları mı yapmakta?













Önce kolluklarla gireyim diye tuttursa da sonunda gözlük, kova, tırmık vs ile avundu.Şimdi yazlık evler gibi balkonumuzda havlu ve bikini var..
YAŞASINNN!

22 Haziran 2012 Cuma

Öldürücü diyaloglar

Bu zottik daha okuma yazma bilmiyor değil mi?
Öyleyse neden günlük istemektedir?
O günlüğe nasıl ve ne yazmayı planlamaktadır?

Kahrolası reklamlar! Görmüş orda bir Monster High ACAİP HAVALI Günlüğü. Ahanda şu

İlle allem etti kallem etti bunu aldırdı. Havası ne? Kurukafa anahtarı/kolyesi var. Onunla açılıyor, açılırken zil çalıyor, içindeki o örümcek ağlı kısım gene o anahtar/kolye ile açılıyor Açılırken de kedi sonra da çığlık sesi geliyor. Bir de ses kayıt ediyor. Yani dolma falan sarmıyor.

Sonra internet sitesine girdik. Efendim test yaptık, karekteri en çok Lagoona Blue'ya benziyormuş.
O da kim mi? Ahanda bu

Bugünde Deida'sına Karne Hediyesi bunu aldırdı. Sanırsın takdir getirdi!

Öldürücü diyalog ne mi?
Şimdi benim zavallı Pamuk annem normalde

Ekonomist diyemez ekomonist der
Depresyon diyemez deprepsiyom der
Psikiyatrik diyemez pisiteatrit der

Bu zottikse bu sabah annemle Montser High'cılık oynamaya çalışıyor.
İşte konuşmalar
İ- Anneanne, bak şimdi sen Crayden Wolf'sun. Bana "Merhaba Lagoona Blue" diyeceksin.
A- Ne diycem?
İ- Lagoona Blue!
A- Ne?
İ- Bak, La- gu-na-bulu. Hadi dene şimdi
A- Kızım ben diyemem öyle şeyleri!
İ- O zaman sen Draculaura ol. Bende Crayden Wolf.
A- Ne olayım?
İ- Draculara! Hani vampirin kızı.
A- Ayyyyşennnn. Gel hele! Ne diyor kızım bu?
Ben - Kızım bırak kadını! O nasıl söylesin o kelimeleri
İ- Eğlencemi bozdunuz! Hiç benimle oynamadınız! Üühhhüüü ühhhüüüü
B- Crayden! Gel tatlım kahvaltını et.
İ- (Bağırarak) Anne, ben internette test yaptım ya! Benim neyim benziyordu, hah huyum, işte huyum benzediği için ben Laguna Bulu'yum!
B- Pardon, Laguna gel kızım kahvaltı edelim.
İ- Ben deniz canavarının kızıyım. Kahvaltımı suda etmem gerek!
B- Ben kafandan aşağı su boşaltayım, suda kahvaltı etmiş gibi olursun!
İ- Anneanne ya! Anneme baksana! Hayallerimi yıktı!
A- Acıka yok mu kızım ?

Şimdi yeni favorimiz bunlar yani.


18 Haziran 2012 Pazartesi

İlk yatıya kalış

Nerden aklına geldi bilmem.
İlle "Yatıya kalacağım, teyzeme gideceğim" dedi durdu.
Nihayet dün geceden çantasını topladı. Bu sabah anneanne ile beraber teyzemize kahvaltıya gittik, yedik içtik. Dönüşte Day'cımlar da geldi ve evden gitmeden biraz sahtekar gözyaşları döktü:)D
Ne yardan geçmek istedi, ne serden.
Sonra ben kuaföre gidip çıkışta onu arayacağıma, eğer isterse dönüp onu alacağıma söz verdim.
Ne oldu dersiniz? Telefon açıp
"Gece kalacağım ben, gelme" dedi. Son 2 telefonuma ise çıkmadı zottik!
Derviş eve geldi ve
"Hiç hoşuma gitmedi bu iş! Bir daha göndermeyelim" dedi.
Pamuk durup durup
"Ayyy, ev kızımsız hiç olmuyor, ben çok özledim" dedi.
Halbuki adamcağızım eve erken gelseydi ben karı-koca sinema kaçamağı yapalım diye hayaller kuruyordum ama Derviş tamir edilen köprü nedeniyle 21.00'de eve girebildi.
İlk yatıya kalıştan enstanteneler
 Minişleri Teyzenin yatak odasında yerini aldı


 Elbiseleri sandalyeye yayıldı
 Enişte çekyat'a postalandı, hatun yatağı işgal etti.

 Diş fırçaçı ve macunu bile banyoda yerini aldı
 Uyuma provaları yapıldı.
Sabah zaten eniştesi gelip aldı bizi, Teyzesi peynirini, jambonunu almış. Akşam için en sevdikleri köfte-patatesi hazırlamış, öğlen menüsü yine istediği gözleme ve limonata olarak yerini almıştı. Ne şanslı! Biz hiç böyle ağırlanmadık, hiç bu kadar ihtimamlanılmadı bize...

Ne kadar garip değil mi? Sanki 44 yılın 44'ünde de O vardı hayatımızda! O'nsuz ev sessiz, sıkıcı, neşesiz. Potuk bile yanıma gelmiyor, İdil'i arıyor sanki...
Yok anacım yoooook, daha da yatıya göndermem!