30 Kasım 2009 Pazartesi

Bayramın son günü biz


Tüm oyuncaklar camın önündeydi, hava güneşliydi.

İdil'de tabii temiz hava aldı.
Potuk yanımızdaydı.

Pek mutluyduk ailecek.

29 Kasım 2009 Pazar

Pamuşik-Sticker Çılgınlığı ve Bayramlık Hallerimiz







Size uzmanlık sorusu, yukarıdakilerden hangisi Pamuk Prenses (İdil'in söylediği şekliyle Pamuşik)'tir?

Cevap : Hepsi

Öncelikle 2 balığımız oldu, kırmızı olan Pamuk Prenses ki kendisini ve akvaryumları teyzemiz aldı. Beyaz olan ise Sindrella.
Oyuncak Pamuk Prenses ve 7 cüceler İdil'in doğum günü armağanı.
Diğeri ise İdil'in giderek artan sticker çılgınlığı ile odanın son haline eklenen sticker.

Odamız bir zamanlar böyleydi, yani 4-5 ay önce..

Şimdi ise şöyle bir şeyler oldu, Prensesler,cüceler, Mickey Mouse ve arkadaşları vs vs vs


Peki ya Bayram'da bizimkiler ne alemdeydi dersiniz? Anneanne bizimle olduğu için misafirlerimiz eksik olmadı sağolsunlar. İdil bol bol gelen çocuklarla oynadı, anneanne dedikodu yaptı, baba gelenler olmadığı zamanlar tv izledi,Potuk uyukladı, anne ve Deida hizmet etti.

Bu vesileyle TÜM BLOG DOSTLARIMIZIN Bayramını kutluyoruz ailecek. Vücudunuzdan sağlık, evinizden neşe, yüzünüzden gülücük, kalbinizden sevgi eksik olmasın.


23 Kasım 2009 Pazartesi

Öğretmenler gününüz kutlu olsun

Başta Zekoş'umuzun olmak üzere,
Funda'nın
Selda'nın
Dilek Hoca'mızın
Begonvilli Ev Hoca'mızın

olmak üzere tümmmm öğretmenlerimizin gününü kutlarım.
Ebediyete göçen başta babacım olmak üzere tüm öğretmenlerimize de Allah'tan rahmet dilerim.

Yolunuz ışık yolu, göreviniz çok kutsal bir görev.
Sizlere ne kadar teşekkür etsek azdır, söylenecek kelimeler hep yetersizdir. Ellerinizden öpüyorum.

18 Kasım 2009 Çarşamba

Kavuştuk!

Perşembe'yi bekleyemedim, dün İdil'le ve hane halkıyla kavuştuk. Kaç göç olmadan evde olmak ohhh ne rahatmış!
Dün telefonda akşam eve geleceğimi söyledim, İdil inanılmaz sevinmiş.
Dönüşte beni bu soğukta balkonda bekliyorlardı hep beraber- Potuk'da dahil.
Gece karanlığında beni görür görmez kahkahalar atmaya başladı.
Sonra "Deida çabuk kapıyı aç, sıkı sıkı sarılmam lazım" dedi.
Merdivenleri jet hızıyla tırmandım, kapıdan koşarak geldi, hemen kucağıma aldım.
Önce kahkahalar devam etti, sonra başını omzuma gömdü ve ağladı.
"Bir daha gitme" dedi..
Şu an yazarken bile ağlıyorum...
Ama çok keyifliydi, hediye aldığım kıyafetler giyildi, aldığım masa-sandalyeye monte edildi, oturuldu, resim çizildi, hamur oynandı.
Bu arada ben ona yemek yedirdim, sonra ben yemek yedim. Bu arada Derviş işten geldi, o da öpüldü ama "tabii annen geldi, benim pabucum dama atıldı di mi?" diye konuşuldu.
Bana odasının son halini gösterdi, salondaki büyük tv onun odasına gitti, babaya LCD tv alındı da!
Oyun oynadık bol bol odasında.
Gene bir ara sarıldı, "yarın gene oynayalım" dedi
"İşten gelince oynarız kuzum" dedim
Ağladı, "sen işe gitme bir daha" dedi.
Hiçbirşey diyemedim..
Gece uyku uyumak istemedi, biraz daha oynamak istedi. Ama saat geç oldu diye yattı. Önce "sen yatır beni" dedi, sonra "Deida'm yatırsın" dedi, sonra gene ağladı "annem yanımda yatsın" dedi, yattım, bu sefer "yok, Deida'm uyutsun beni" diye ağladı. Deida'da karar kıldı ve uyudu.
Sonra Potuk annesine kavuştu. O saate kadar koltukta hep yanımızda duran Potuk en nihayet odasına ve yatağına kavuştu. Geldi gene sırtını sırtıma dayadı, başını bel çukuruma koydu, derin bir "hıffsss" sesi ile uykuya daldı.
Derviş ise 24 gündür yattığı salondaki 3'lü kanapeden sonra 2x2 m yatağına kavuştu ve horrrr horrrr horladı.
Herkes mutlu, bugün güneş var!

17 Kasım 2009 Salı

Şafak 2

İş başı yaptım ama hala İdil'e kavuşamadım. Kaldı 2 günüm. Burnum sızım sızım.
Şu geçen 23 günde sadece 1 kez benim için ağladı biliyormusunuz? Herhalde gece rüyasında görmüş, kalkar kalkmaz yatak odasının kapısına yatıp "anne" diye ağladı! Bende kapının arkasında ağladım. Çok sürmedi ama bu da kişisel tarihimize unutulmasın diye not düşüldü.
Şu an nasıl mıyım? Saatli bomba desem?
En ufak sarsıntıda patlamaya hazır
Sinir-stres dolu
Depresyonda
Belki kavuşunca azıcık düzelirim..
Haberler iyi değil pek, atom tedavisinden etkilenmeyen bazı hücreler olduğundan 6 ay sonra gene atom tedavisi yapılacakmış ama ben YAPTIRMAYACAĞIM!
Bu kadarı bana yetti de arttı, hatta taştı..
Bu arada dün ablamın evine hırsız girdi ve anneannemden hatıra yüzük-ki ablam onu İdil'e evlenirken takmak istiyordu- dahil olmak üzere ablamın 20 sene çalıştığı bankadan emekli olurken arkadaşlarının hediye ettiği bilezik vs dahil olmak üzere manevi değeri yüksek olan takıları çalındı. Bir önceki gün eniştemin muayenehanesinin olduğu işhanında yangın çıktı- çok şükür ki eniştemin muayenehanesine bir zarar gelmedi. Yani aksilikler hala ne yazık ki bizimle beraber...

7 Kasım 2009 Cumartesi

Tükendim!

Dün kontrol için hastanedeydik. Her 3 ayda bir 45-50 dakika o tarz makinalara giren sanki ben değilmişim gibi tansiyon 16-13 mü olmadı, ağlama krizi mi gelmedi, beni burdan ne olur çıkarın diye mi yalvarmadım! Tam 1.5 saat buz gibi o oda bana mezarlık mı olmadı, aklıma geçirdiğim 10 ameliyatlar mı gelmedi! Ben ki başkalarının yanında hele hele ulu orta ASLA ağlamam, salya sümük ağlamalar, Derviş kötü haber verdiler zannetti, adam düşüp bayılacak gibi oldu, "ne oldu" diyor ama ben ağlamaktan konuşamıyorum ki!
Dedim ki "Bir daha hastalanırsam beni bırak! Hiçbir tedavi istemiyorum, yeni hastalığı değil, bundan sonra HİÇBİR şart altında beni kurcalamaları, kan almaları, MR -Sintigrafi vs çekmeleri, röntgen şu bu çekmelerine izin vermiyeceğim ve HİÇBİR kontrole de gitmiyorum!!"
Derviş "saçmalama" dese de bu fikrimde kararlıyım!
YETTİ ARTIK!!!
O güçlü vs zannedilen Ayşen ölmüş ve gömülmüş, yerine gelen bu zatı da ben dahil kimse tanıyamıyor! Tükenmekten beterim şu an, ölçülemeyecek kadar eksilerdeyim...

3 Kasım 2009 Salı

Kod adı Pakize ya da müşteri

Nerdeyim biliyormusunuz? Atom tedavisi için önce hastanede şu anda da odamda hapisim. HALEN. Daha 8 gün oldu ama Allah maphusluk çekenlere yardım etsin kardeşim (suçuna göre tabii).
İlk gün verilen ilacın ardından kapısı kalın odada sadece kitap-tv-telefon, dışarı çıkmadan önce kapıdan bilmem kaç metre uzaklaştırılıp kapıyı azıcık açıp o filmlerde radyasyonu ölçen aleti bana uzaktan tutmaları, aletin deli gibi böğürmesi, taburcu ederken ayrı yerden çıkartmaları, eve gelip İdil yan komşuda oynarken odaya kapanmam ve ilk kez bugün İdil uyuyunca dışarda biraz yürümem.. Kapıyı tıklatıp uzaktan yemeği vermeleri, kızımın sesini duyup onu görememek, ağladığında ağlamak, yanına gidememek,Potuk'un kapımın önünde inlemesi, dışarı çıkarken onu da kapatmak, derviş birşey söylemek isterse "Pakize ... versene" demesi, eldivenleri takıp istediğini vermek, Deida birşey diyeceği zaman "Müşteri ... istermisin?" demesi,ben birşey istediğimde mesaj atmak, İdil sesimi duymasın diye telefonla konuşmamak... Aynı odada kettle, kitap,minik tv, internet ordan çekmediğinden blog mlog hak getire.. Hergün bol bol sıvı, 3 kez banyo (artık nefret geldi yıkanmaktan), tüm yediğim içtiğim tabak çanak hergün atılıyor, kıyafetler, çamaşırlar atılıyor, atarken eldivenle tutuyorlar.. Tek rahatlık meme protezini takmadan dolaşabilmek...
Daralma lafı halimi tarif için hafif kalır. Şu an İdil yattı ve bankalara bakmak bahanesiyle elimde eldiven yazmak.. Daha 12 gün var! O kadar bunaldım, o kadar sıkıldım ANLATAMAM!! Hasret çok kötü.. Kızıma anne işe gitti, gece geç geliyor, seni öpüyor dediklerinden birkaç gün 07.00'de kalkıp beni görmek istedi ama tabii olmadı.. Ablam, meleğim herrrr gün bizde, İdil'i oyalıyor. Abimler geliyor, yan komşumuz Nükhet babaannesi geliyor ama İdil ÇOK HUYSUZ, vara yoğa ağlıyor, çamaşır sepetlerine tırmanıp aşağı atlıyor.. Çok çaresiz hissediyorum kendimi böyle anlarda..
Geçecek.. İnşallah...