27 Ağustos 2010 Cuma

Bir de evlilik yıldönümü yazısı


Bugün işim yok:))

4. post mudur 5.post mudur? Hadi hayırlısı!

Tam 11 yıl oldu evleneli!

Bir sürü mücadele dolu, sıkıntı dolu, her aşaması zorlu 11 yıl!

Tanışalı ise 17 yıl!

17 yıl önceki adam değilsin - ÇOK ŞÜKÜR Kİ! 17 yıl önceki kadın değilim - MAALESEF!

Tek bildiğim kolum-bacağım gibi olduğun! Olmadığında kendimi rahatsız-eksik hissettiğim, beni her seferinde sakinleştirdiğin, panik yaptığımda dizginlediğin. Elini tutunca pasiflora içmiş gibi olduğum.. O yüzden "sen nereye ben oraya" demem! O yüzden seni yurtdışı şantiyelere göndermemem...

Uzun süre başbaşa konuşamasak da ilk fırsatta gene seninle filmlerden, kitaplardan konuşabilmem. Ama en çok İdil'den konuşmak..

Eğer bugün bu haldeysem yani memesi olmayıp da depresyona bu kadar az girdiysem senin sayende! Bana bir gün değil, bir an bile kendimi eksik ya da çirkin hissettirmedin. Hep aynı hissettirdin, eskiden neyse yine o şekilde davrandın, ne eksik ne fazla ilgi gösterdin. Bana hiç hasta muamelesi yapmadın. Bazen buna kızsam da yine de teşekkür ediyorum, sayende kafam bu halde!

Hala bana bakarken gözün ışıldadığı için çok mutlu oluyorum, söylemesen de sevildiğimi hemde çok sevildiğimi hissediyorum.

Kimseye benim hakkımda laf söyletmediğin, kendin de bana kimse hakkında laf söylemediğin için de sana teşekkür ediyorum. Her zaman arkamda olduğunu biliyorum...

Yeri geldi beni bebek gibi yıkadın, tuvalete taşıdın, bana her hastaneye yattığımızda sen baktın, işten geldin, koltuklarda yattın gene de beni hiç bırakmadın!

Kendin evde Potuk'a baktın beni yurtdışına gezmeye yolladın, hiç lafını bile etmedin, ben olsam habire kafana kakardım!

Ev işi- yemek yapmam gibi bir kasıntın hiç olmadı- eskiden Deida yokken temizlikte yaptın, yemekte yaptın. 3 öğün kahvaltı hazırlasam "yemem" demedin.

Surat astığım her seferinde sakin kalarak büyük tartışmaları- kırgınlıkları- sonradan affedilmeyecek sözleri kullanmamı önledin..

"Avradım" deyişin bile beni gururlandırıyor biliyor musun?

Evlendikten sonra aldığım 40 kg'yu hiç bir gün bile laf etmeyişine ayrıca teşekkür ederim.

"Ömrümde yaptığım en doğru şey seninle evlenmekti" demiştin bir kere, hatırlıyor musun? Ben hiç unutmadım!

Doğru adammışsın benim için , demek ki bende doğru kadınmışım senin için.

Evlenirken senden 3 şey istemiştim onlara dikkat ettin.

İdil doğana kadar biz seninle hiç kavga etmedik ama tüm tartışmalarımız İdil doğduktan sonra oldu.

Fikir ayrılığımız olsa bile bunu başkalarının yanında hiç dile getirmedin, ben çenemi tutamayıp konuşsamda...

Konuşurken kendimi dizginlemeyi- önce düşünmeyi öğrendim bu 11 yılda. İlk başlardaki yaptığım gibi en sonra söylenecek lafı en başta söylemiyorum artık...

Kalabalık aile kavramı seni hiç sarmasa da kendince fedakarlık yaptın yeri geldi akraba ziyaretlerine gittin benimle.

Hergün evde 3,5 kadınla baş etmek kolay değil biliyorum ama bizde seni memnun etmek için elimizden geleni yapıyoruz işte:))

Hala arkadaş olduğumuz günlerdeki gibi bana kankin muamelesi yapıp yanımda kadınlara bakıyorsun, küfür ediyorsun ama ben seni zaten böyle tanıdığımdan başka türlü olmanı beklemiyorum. Demek ki benimle rahatsın diye seviniyorum.

Arkadaş edinmek istemeyişin- tembelliğin- uykuya düşkün oluşun- İdil'le yanlız başına birşey yapmak istemeyişin beni kızdırsa da bana sonsuz güvendiğini bilmek beni çok rahatlatıyor. Herşeyi yapabileceğime inanıyorsun, benim gücüme, sabrıma inanıyorsun, bana inanıyorsun.

O yüzden herşeyi bana satıyorsun, hediye alma işini bile!

Kendin için birşeyi çok zor istiyorsun, hep bize birşeyler alınsın, yapılsın istiyorsun.

Tutamayacağın bir sözü asla vermiyorsun.

Bir yere gitmek istesek mızıldansan da muhakkak götürüyorsun.

Yumuşak görünmemek için kendini yırtsan da kızının tırnağını bile kesemiyorsun, beni yatarken gördün mü canın sıkılıyor, üzülüyorsun.

Toplum içinde fazla samimiyetten hiç hoşlanmıyorsun, en fazla elimi tutarsın. Yapana da kızarsın. Bugüne dek beni hiç kıskandığını hissetmedim, hiç kısıtlamadın, hiç bunu giyme demedin. Resimlerde bile öyle fazla samimiyet istemezsin.

Yarım saat sonra gelirim dersin, kapıda bitersin.

Sırf ben seviyorum diye 9 yıldır bir köpekle yatıyorsun. Hasta olduğunda gece 3-4 demiyor tuvalete çıkarıyorsun, onu yıkıyorsun.

Anında senaryo yazabiliyorsun, müthiş güzel uydurursun. Herkes sahi zanneder bir ben bir de bacın bilir dudağının ucu kıvrıksa uydurduğunu.

Her sene yazlığa -annenlere gitmeyi dört gözle beklersin, hem annenle titizliği yüzünden takışırsın hem de her sene daha Mayıs'tan kurtlanmaya başlarsın. En büyük tatil senin için orda uyumak-denize girmek-eve gelmek-yemek yemek-uyumak-yazlıktakilerin dedikodusunu yapmak.

Her erkek gibi spor delisisin üstüne Formula 1 manyağısın. Alışverişleri bile Formula 1 saatine göre ayarlarsın.

Alışverişten ölesiye nefret edersin, sayende süper hızlı alışveriş yapabiliyoruz.

Lunapark sevmezsin ama İdil'i götürdüğünde ağzın kulaklarında onunla basket oyunu oynar, kanoya binersin.

Çok iyi bir kitap okurusun, beğendiğin kitabı gece uyumaz okur bitirirsin.

Her filmi jeneriğinden tanır, hepsinin sonunu bilirsin.

Hatırlamadığın herşeyi bana sorarsın. "Bilmem nerde kim oynadıydı?" diye beni ararsın ama gün içinde ne yapıyorum diye aramazsın.

4 filmi aynı anda seyredip anlama kapasiten vardır. Matematiğin çok iyidir, benimse çok kötü. Bu yüzden benle dalga geçmeye bayılırsın.

Asla evdeki birşeyini bulamazsın. Dolabın önüne geçer "bilmem neyim nerde??" diye sorarsın, hiç aklına orayı eşeleyip bulmak gelmez. Bilirsin ki ben o şeyin yerini biliyorumdur.

Taktığın neyse onu giyer, eskitirsin. Hiç dolabın altındaki diğer t-shirte uzanmaz elin. Sorsan neyin var onu bilmezsin, gösteririz "Aaa bu nerdeydi?bende bunu arayıp duruyordum, nereye sakladınız?" diye çamur atarsın.

Hiçbir kağıdı atmazsın, arada ben kağıt temizliği yaparken de "ben olmasam çöp ev olur burası" diye konuşursun.

Ben sevgimi gösteren bir aileden geldim, o yüzden seni çok sevdiğimi hep söyledim yine söylüyorum. NİCE YILLARA DERVİŞ'İM.

Royal Portraits- Kraliyet Portreleri

BBC'den arak:))
Rastladığımda ilgiyle izlediğim programa bizden katkı!
Ana Kraliçe - Queen Mother
Kraliçe - Queen

Prenses - Her Highness
Onlardan ne eksiğimiz var Allah aşkına?

(Gülen olursa feci dayak yer haber vereyim şimdiden!!)

Modern soyguncular-özel hastaneler

Devlet hastanesiyle olan mükemmel ötesi diyaloglarımdan dolayı parama geçer sözüm diyerek mümkünse yani param varsa özel hastaneleri tercih ediyorum.
Bugüne dek memnun kaldığım bize de yakın olan -nerdeyse ailenin 4-5 yıldır tüm ameliyatlarını yapan- bir hastane var. Ancak bu hastanenin endokronoloji doktorunu sevmedim biraz paragöz.
Sonra tiroid takiplerinde bana nispeten yakın-fiyatı da nispeten uygun bir yere gittim. Tek yaptığı ayda 1- hapı 1 al-1.5 al -demek oldu. En nihayet Derviş'in arkadaşı komşumuzun annesi olan bu doktora gittiğimde bana tedavimin eksik yapıldığını vs vs birşeyler söyledi. Tekrar tahliller istedi, en önemlisi de yine ilacı kesip tarama testi istedi. Bu testi SADECE nükleer tıp bölümü olan yerler yaptığından seçenekler çok kısıtlıydı. Eski yaptırdığım yerden daha uygun fiyat verdiler o yüzden doktorda buranın doktoru diye Yeditepe'yi seçtim.
Tüm bu sıkıntılı sürecin sonunda bir TSH tahlili yapılıp eğer sonuç 40'ten yüksekse nükleer tıp bölümünden randevu almam istendi. Maltepe'de tahlili 20 TL'ye yaptırdım, bunları aradım.
Eski tahlillerimi vs istediler, faksladım. İlacı temin ettiklerini söylediler, Çarşamba gelin dediler, sonra aradılar, Cuma'ya kaldı, ilacın gümrük işlemleri aksadı dediler.
Nükleer tıp'a randevu günü gittik. Doktor bana ELİNİ bile sürmedi, önceden faksladığım tahlillere bakıp "hımm uygun görünüyor" dedi. TG diye bir değere bugüne dek bakılmadığını, bunun çekim sonuçlarını değerlendirmede etken olduğunu söyleyip hazır bakılmışken TSH'ı Pazar günü yaptırdığımı için TSH'ı da tekrar yaptıralım bakalım dediler. Kan verdik, nükleer tıp'a gelip ilacı içirdiler ve hemen eve gitmemi, insanlarla temas etmeden pazartesi sabahı gelmemi istediler. Ben apar topar etrafa radyasyon bulaşmasın diye arabaya koştum. Derviş ödeme için orda kaldı. Benle konuştukları para 500 TL'ydi gelen fatura 926 TL!
Şok oldum ama geri dönüp tartışmadım çünkü radyasyon almıştım ve insanlara yakın olmamam gerekiyordu. Pazartesi çekime geldiğimde faturaya itiraz ettim. Çünkü
1- Doktor bana elini dahi sürmemesine rağmen, sadece tahlilleri inceleyip "hımm uygun görünüyor" dediği için muayene ücreti 130 TL
2- Diğer yerde 20 TL olan TSH'ı 68 TL'ye yaptılar
3- 500 TL dedikleri çekime de 640 TL fatura ettiler.

İlk 2 maddeyi "hastane fiyat politikamız bu şekilde" diye itirazımı kabul etmediler ama 3.madde için 140 TL iade ettiler.
Şimdi bunlar modern soyguncu değil de ne???

26 Ağustos 2010 Perşembe

Aynıyız aslında...

Pazartesi 2 ayrı hastanede 3,5 saat çekim yapıldıktan , eve gidip özgürce kuzumla aşk yaşadıktan sonra o gün hem 42.yaşıma girdiğim hemde 11. evlilik yıldönümümüzü kutladığımız için hane halkıyla dışarda yemek yedik. Öncesinde ben Derviş'e spor ayakkabı, o bana sandalet aldı. Hediyeleri kendimiz beğendik. İdil herkese telefonda babasıyla bana ayakkabı aldıklarını bugün benim doğumgünüm olduğunu söyledi durdu. Sonra "annesi ben sana ay alıcammm, yıldız alıcaaam bide aydede alıcamm hediye olarak" dedi. Kendisi benim dünyamken bana gökyüzünü armağan etmek istedi.

Salı kalan işlerimi topladım.
Dün sonuçları gösterme ve birbirimize sevinçle sarılma günüydü. Ablam, tatili zehir olan ablam hıçkıra hıçkıra ağladı sevinçten..
Sonra bizim antisosyal Derviş'in feysbuk'tan bulduğu Türkiye'den göçen Ermeni yurttaşlarımızdan Beyrut'a yerleşen birileri ilk kez eşi ve 3 arkadaşı ile İstanbul'a geldi.
Pazar günü uçaktan indiler 1-2 gün kendileri gezdi, Çarşamba doktor çıkışı buluşmak üzere sözleştik.
Tophaneye ulaştımız 11.00'de birbirimizi ilk gördüğümüzde sanki yabancı değilmişiz gibi hiç susmadan konuştuk.
Derviş'in arkadaşı Adana Ermenisi'ymiş. Evde hep Türkçe konuşurmuş büyükleri, dolayısıyla bizim adamcağız gayet iyi Türkçe konuşuyor. Eşi de Konya Ermenisi'ymiş ve Türkçe'yi tv dizilerinden öğrenmiş. Diğer 2 arkadaşından biri Urfa Ermenisi diğeri Karaman Ermenisi'ymiş ve onlar Türkçe anlamalarına rağmen biri az konuşuyordu, diğeri yaşı en genç olan hiç Türkçe konuşamıyordu. Diğer 2 arkadaştan genç olan Türkler hakkında biraz çekingenmiş ve bizimle buluşmak istememiş.
Dostlarımızı önce istedikleri gibi Ayasofya'ya götürdük. Azameti hakkında yeni birşey söylemek mümkün değil ama KEŞKE Ayasofya hakkında detaylı bilgimiz olsaydı. Konuklara fazla birşey anlatamayınca utandık desem?
Çıkışta Kapalıçarşı'nın büyüklüğünü duyunca önce yemek yiyelim dediler ve Sultanahmet Köfteci'sine girdik. Bugüne kadar burada yediğimiz en güzel köfte dediler ve gurme sınıfından kaydımı yaptılar. Kısa bir Kapalıçarşı ve Beyazıt turundan sonra Laleli'ye geçtik. Laleli Rus toptan deposu olmuş, perakende 1 adet t-shirt bile satmıyorlar.
Hanımın alışveriş isteğini karşılamak üzere Kadıköy'e geçtik. Hiçbir yere uğramadan Baylan Pastanesi'ne daldık ve Cup Griye yedik. Gurmeden 2.tam puanları aldım. Kadıköy'de 3 saat süren alışveriş seansının ardından kendimizi Göztepe'deki Çukurova Kebabçısı'na attık. Bizim dostlar burayı da öve öve bitiremedi ve gecenin 3.tam puanını burdan aldım.
Türklerden hoşlanmayan genç arkadaş "ben sizle burda 2 gün daha kalsam bir Türk kızı alır evlenirim" dedi:))) Tıka basa yenen yemeğin ardından Fenerbahçe'de çay içmeye gittik. Marina'da oturmuşken abimlere denk geldik ve bizim minik arabadan abimin minibüse terfi ettik. Dostları kaldıkları Tophane'ye bıraktıktan sonra sabah saat 02.00'de eve girdik.

11 yıldır ilk kez bu kadar gezdik, 3.5 yıldır ilk kez kızımızı evde bırakıp eğlendik.
Çok güldük, birlikte ölen babalarımız için ağladık, aynı kelimeleri kullandığımızı keşfettik, kimse kimseye eskiler hakkında birşey söylemedi, kimse kimseyi üzmedi. Zeki Müren dinleyip efkarlandık, Aşk-ı Memnu'dan bahsettik.
Hep hayıflandılar neden ilk günden bizimle birlikte olmadıkları için.
Genç olan dostumuz neden Türkçe konuşamıyor diye hayıflandı, giderken 3 kez sarılıp öptüler bizi adetleri üzerine.
Ailesi toptan ordan-burdan göçmen olan benim gibi biri zaten milliyetçi olamaz ama Derviş ki milliyetçidir, o bile dostlarını çok sevdi! Aynıyız aslında, politikacılar, küçük hesaplar olmasa hep aynıyız. Geçmişin hatalarını tekrar etmemek önemli olan, kendini önyargılara kaptırmamak..
3-4 kuşak öncesinden gelen sorunlardan bahsedip ayrımları sivriltmektense birlikte müzikten, yemekten zevk almak. Kaybettiklerimizi anmak "keşke bu kebabı yeseydi" diyebilmek, "annem şahane içli köfte yapar" diyebilmek, birbirimize yemek tarif etmek, "aa, bizim köfte bu" demek..
İnsan olmak, şu bu diye karşındakini sınıflandırmamak daha iyi değil mi?
Seneye Lübnan'da buluşmak üzere söz aldılar sıkı sıkı...
4 saatlik uyku sonrası işe gelen bünyeye dayanan akşam 16.50'ye dek süren hesap ekstrelerinin mutabakatı vs işleri bitmek bilmedi...
Dilimde hep aynı laf
"Benim gece hayatım bitmiş"
Kızlar
"Sen yaşlı başlı kadınsın ne işin var geceleri sokakta?" dese de yine olsa yine yaparım (sanırım).

Cumartesi sazlı-sözlü bir eğlence için bize söz verdittiler. Ama 11 yıllık ara nedeniyle bekarlık gezmelerinden kalan informasyon stoğum bittiğinden acil yardım talep ediyorum.
Yemek-fasıl-içki güzel neresini tavsiye edersiniz İstanbul'da?

Haberler iyi

İlacın temin sorunundan Cuma verilen-Pazar çekim yapılan işlemden temiz raporu aldım!
Artık 2.atom YOK!
Mutluyum, DELİLER GİBİ!!

16 Ağustos 2010 Pazartesi

Mini hapis öncesi

Tiroid belam devam ediyor!!
Çarşamba günü ufak doz bir radyasyon daha alacağım ancak Cumartesi yarım gün sürecek özel film çekimine kadar GENE oda hapsi ve İdil'sizlik var.
25 gün hapis yanında bu hiç gibi diyeceksiniz ama BENİM İÇİN DEĞİL...
Hele ki bu sıcakta, bu yorgunlukla, bu moralsizlikle...

Umarım ki çıkacak sonuçtan sonra tekrar 2.atom tedavisi gerekmesin ve bu kadarla bitsin..

İdil mi? Hiçbir şeyden habersiz ona gelecek Pamuk Prenses peluşunu bekliyor..
Prenses dergisinden çıkan küpe ve kolye ile poz veriyor..
Ona P.ros'tan aldığım Cindrella-Aurora-Bella ve Tinker Bell t-shirtlerini peş peşe giyip çıkararak şov yapıyor...
Evdeki kalan herkes ise ona birşeyler çaktırmama gayreti içinde..

6 Ağustos 2010 Cuma

İnanması çok güç olsa da

Hergün gördüğüm için mi, yoksa annelik bir türlü çocuğunun büyüdüğünü kabul edememek mi bilmem. Annemde bana halen "dünkü çocuksun" der, 42 yaşındayım oysa. İdil'le benim durumumda aynı mı ne?
Dün bizim taklidimizi yaptı, hemde öyle güzel yaptı ki şaşırdım.
Deida'sı ona kızınca
"Bu çocuk laftan hiç anlamıyor" diye bağırıyormuş.
Babası
"Yat artık" diye bağırıyormuş
"Ya ben nasıl kızıyorum sana? Ne diyorum kızınca?" diye sordum
"Bu kadarda olmaz ki, şır şır işenir mi?" diye kızıyormuşum ama bağırmıyormuşum.
O kadar şaşırdım ki, büyümüş ve bizim taklidimizi yapıyormuş.

Tamam, ben ona uzun süredir "bebeğim" demiyorum, "çocuğum" diyorum, büyüdüğünü - bir nebze de olsa- kabullenmişim ama yetişkin gibi bizi taklit edebilmesi, oturup güzel sohbet edebildiğimiz anlar oluşu çok şaşırtıcı.

Bazen işyerindeki bilgisayarda bebeklik resimleri ekran koruyucu olarak geldiğinde de bu şaşkınlığı yaşıyorum.

Akşamları beni bekleyip yemek yediği için birlikte bakkala giderkende benimle durmadan konuşmasına yeni ifadeler ekleniyor gün gün.

"Muhabbet edelim" diyor bazen, gene bir şaşkınlık!
Sonra gene çocuk gibi oluyor
"Ben akşamları şövalye olacağım, sihirli kılıcı arayacağım, işim biter bitmez gelirim" diyor.
"Ama ben senden ayrı kalınca üzülürüm, gitmesen?" diyorum
"Canım, odamda arayacağım sihirli kılıcı, bir yere gitmiyorum, sen merak etme" diyor.
Hayal gücüne hayran oluyorum.

Bazen bana o kadar sıkı sarılıyor ki nefes alamıyorum ama hiç sesimi çıkarmıyorum, bugünleri sonra özlemle anacağımı biliyorum.
Her akşam kucağımda kitap okutturuyor, öyle hoşuma gidiyor ki! Hiç "olmaz" demiyorum, yeter ki kitapları sevsin. Dün aldığım Cemile serisinden hemen 3 favori kitap yaptı mesela. 3'er kez okuttu üçünüde.
Geçen akşamlardan birinde de bana hergün okuttuğu Sincap Nazik kitabını "sen bana oku" dedim ve nasıl okuduğuna (anlattığına demem lazım) şaşırdım gene!
Aynı benim anlattığım gibi anlatıyordu.
"Sincap Nazik Hanım, halıları silkelemiş, kurabiyeler yapmış, Gümbürrr diye gök gürlemiş, tüh şimdi kimse bana gelmeyecekmi demiş, komşum gel sende dinlenirsin demiş" diye öyle bir anlattı ki, Derviş gelip yan koltuğa çöktü kaldı!
Dinlemiyor sandığımız anlarda topladığı kelimeleri gayet doğru kullanmasına da şaşıyorum.
"Aylin'e geçmiş olsuna gidelim" dedikten sonra Aylin'i gördüğünde
"Geçmiş olsun Aylin, nasıl oldun?" diyor
Hep ona kızınca söylediğim "sopa istiyorsun" lafına annemden duyduğu
"Çocuk dayakla terbiye olmaz" diye karşılık veriyor.
Topu koltuğun altına kaçtığında
"Dur bakalım şimdi ben hallederim, altına eğilelim, heh işte buldum, başardımmm" diyor.
Şu aralar biraz daha kolay bir çocuk oluyor, zaman zaman evdekileri zorlasa da bana pek nazlanmıyor, yormuyor beni. Sanki şu aralarki durumumun farkındaymış gibi.
Kolumu-başımı bir yere vurduğumda hemen gelip öpüyor
"Geçti mi?" diye soruyor.
Banyodan her çıktığımda
"Sıhhatler olsun annecim" diyor.
Legolarla biraz daha başarılı şeyler yapıyor. Dün akşam çok güzel otobüsler, uçaklar yaptı.
Hakkını yedirmiyor

"Bana bağıramazsınız" diyor.
Ama genede kibar davranıyor diğer çocuklara. Eğer onun bir şeyini aldılarsa eşyasının ucundan tutup tüm sevimliliği ile " ben bunu alabilir miyim?" diye soruyor. Eğer karşıdan direnç gelirse karşısındakine başka birşey teklif ediyor ama kendi istediğinden vazgeçmiyor.

Sürekli gezmek istiyor.
"Yarın tatil olunca nereye gidelim annesi?" diye soruyor.

Bize kızdığında odasına gidip kapıyı kapatıyor, bir süre sonra kendi kendine geri çıkıp hiçbirşey olmamış gibi yanımıza geliyor.

Bazen bunlar hayal mi diye düşünüyorum. Oysa daha uykusuz halleri-gazlı halleri- deli gibi ağladı anlar o kadarda uzak değil hatıralarımda...

Bir bakacağım ki okula başlayacak, ergen olacak, bizden nefret edecek, kendini dünyada tek sanacak, işe girecek, evde bizimle oturmak istemeyecek, evlenecek, çocukları olacak, o zaman ailenin anlamını kavrayacak, yeniden bize düşkün olacak, bunlarda göz açıp kapayıncaya kadar olmaz inşallah!

3 Ağustos 2010 Salı

Dostlarımız için

Aynen canım yingecimin blogundan kopyalanmıştır.
İlgilenelim

Tiyatro sanatçısı Tuna ARMAN'ın anlamlı eylemine katkıda bulunmak isteyen hayvansever blogerların yapması gereken bu siteyi tıklamak ve imza kapmanyasına katılmak...
''''''Tuna Arman: "Sevgili arkadaşlarım ben bir yola çıkıyorum, benimle olursanız çok ...sevinirim. Hayvan seven, sevmeyen herkesden destek bekliyorum. Kendim için değil, zaten aç, susuz yaşamaya çalışan bir de üstüne şiddet ve tecavüz gören bu garipler için 15 Ağustos saat 15.00'de İstiklal Caddesi, Galatasaray Lisesi önü. 4 Ekim'e kadar oradayım. Ve 4 Ekim'de topladığım imzalarla Adalet Bakanlığı'na gideceğim. Lütfen aşağıda linki verilen siteyi inceleyin ve benimle olun. Teşekkürler, Sevgiler" http://www.dostlarimizicin.com/

Pimi çekilmiş anne!

Tiroid muzdaribi bu anne kişisi- ki ben oluyorum- 2.kez yapılacak kontroller için tekrar dışardan aldığı tiroid hormonunu 3 hafta keserse ne olur? DAHA 1.HF BİTİMİNDE!!!
1- Yorgunluk- öyle böyle değil, 1 kat merdiven çıkınca bile 1 saat dinlenmesini gerektirecek kadar
2- Uykusuzluk - Pazar sabah 07.30'da kalkan bünye Pazartesi sabah 04.30 olup HALEN uyuyamaz
3- Uykusuzluğa bağlı kalp çarpıntısı ve nefes alamama
4- Sinirler pimi çekilmiş bomba misali her an her olayda patlamaya aday-bazende patlar
5- Tiroid hormonu ile adet kanamasının AŞIRI YOĞUN artışı direkt bağlantılı olduğundan bir de bu eklendi
6- Bunlar yetmiyormuş gibi ameliyatlı olduğum halde tekrarlayan sevgili bel fıtığım AZITTI!

Pazar gecesini Pazartesi sabahına bağlayan geceyi 3 kanape- bir yatak-yatak odası-salon arası geçiren ben zavallısı, dün 2 adet 3'lü kanapeyi bitiştirip,klimayı açıp altında UYUDUM. Rahat değildim ama en azından nefes alarak uyudum.

Bu arada bu yatak şekline bayılan İdil dudaklarını büzerek benimle uyumak isteyince uydurma kanape-yatakta birlikte yattık. Saat 21.30, uykusuzluktan bayılmak üzereyim. Derviş tv'yi kapatıp klimalı salondan hamam gibi mutfağa gitsede;

Önce kitaplarla yatmak istedi
Sonra kitap okutmak istedi- 3 tane birden!
K.kası geldi
Gidip k.kasını yapıp geri yatağa geldi
Ayıcıkları soğuktu ama Gülcan (kuzusu) neden sıcaktı? Aşağıda kalmıştı, klimanın yörüngesinde o da soğutuldu
2.kez k.kası geldi
Bu arada Derviş klimalı yerde uyumak cezbediciliğine karşı koyamayıp kanape-yatağa geldi
2. K.kası biten İdil tekrar yanımıza geldi - "babası ben burdayken sen git" dedi
Derviş yatak odasına geri gitti
Potuk bu arada defalarca yerinden edildi, İdil bir türlü ona rahat vermedi
Kanape-yatakta zıplanıp zıplanmayacağı test edildi, zıplanmıyormuş
"Deidam yanlız yatamaz, üzülür" dedi
Ben bu seremonide ağzımı bile açmadım.
Geri gidip Deida ile yattı da
Sonra Deida'sına "annem bensiz yatamaz" tribi attı.
Koridorda bir kendi ve Deida'nın odasına bir babasıyla benim uyuduğumuz salona girip ertarı kolaçan etti
Önce "gel kuzum yanımıza" ile başlayan ve dakikalarca süren odalar arası teftişe daralan Derviş "höyyyt" diye nara atınca Deida'da karar kıldı da 22.30'dan sonra deliksiz uyuyabildim.

Bu arada cumartesi saçını Masal Çocuk Kuaförü'nde kestirdik. Çok güzel oldu. Pahalı birazcık ama çok hijyenik ve güzel düşünülmüş bir yer. Kuaföre giderken de süslenip tüm takılarını taktı. Pazar alışverişe giderken de takıların hepsi takılmıştı. Sonuç?

TATAAAA!!! Bknz yukardaki fotolar, uğraştırmayın beni şimdi o 3 fotoyu buraya indirmeye:)D