1 Aralık 2008 Pazartesi

Terrible two-Korkunç 2 yaş sendromu

Bu yazı kuzuma

Aslında tüm 2 yaş civarı çocuk büyüten annelere...

Ne menem birşeymiş bu terrible two-korkunç 2 dönemi!
Bizim zamanımızda annemler hiç böyle dönem mönem bilmezdi, huysuzmusun, yerdin beş kardeşi pamuk gibi olurdun anasını satayım!
Serde "bilinçli anne" olma zımbırtısı var ya, okuduk, araştırdık, hazırlık yapalım dedik.
Efendim terrible two ön ergenlik gibi bir dönemmiş. Bu dönemde herşeyi anlayan ama kendini tam ifade edemeyen bebek hırçın olurmuş, sınırlarını öğrenmek istermiş, bize düşen SABIR SABIR YA SABIR mış. Efendim ağladı mı, ağlayarak istediğini yaptıramayacağını söyleyecekmişiz, göz hizasına inerek konuşacakmışız, dikkatini başka yöne çekmeye çalışacakmışız, ille de ağlıyorsa onu ağladığı yerde bırakıp odadan çıkacakmışız.

Sorun şu ki her çocuk farklı, her anne farklı, her evin düzeni farklı, böyle tek bir reçete herkese uymuyor.
Misal ağladığı yerde bırak mevzusu, bacağımıza yapıştığından hem de sıkı sıkı önden, kıpırdamak mümkün değil, dahası nazikçe kendini kurtarsan bile ağlamanın dozu feci şekilde artıyor.
Göz hizası mevzu, hemen kendini yere, arabasına artık neresi müsaitse oraya kapatıyor, nasıl gözüne bakacağız şimdi?
Başka şeyle oyalama mevzusu, bizi küçük katır ASLA yemez böyle oyalama taktiklerini, hedefe kilitlendimi iş biter.

İki akşamdır yürüyüş yolunun yarısında patırdıyor ağlıyor, ulan ev yakın değil ki dönelim de "ha, ben ağlayınca bunlar beni eve geri götürüyor" desin!
İlk akşam Deida onu kucağıına alsın, arabada yürümesin istedi. Babaannenin orda yürüyordu, yorulunca "kucaa-kucağa" diyordu, tabii burda arabalar var, yürütemiyoruz. Üstelik Deida'nın elinde Potuk olduğundan hadi ben arabayı boş boş süreyim, Deida kucağa alsın diyelim, o da mümkün olmuyor.
Tabii bu dünyanın sonu İdoş katırı için. Çığlık dozu giderek artan, hatta sesini kısacak kadar bağırarak ağladığı eve dönüşteki 15 dakika bizi bitiriyor.
Dün akşamda Potuk'un kayışını tutacak, yüz yıldır Potuk'un kayışını sadece evde tutabileceği, Potuk'un onu çekip, uf yapabileceği, küçük olduğu izah edildi ama 101.akşam bunu nedense açıklamadan saymıyor.
Ağlarken eğilip göz hizası mevzusuna geçmek istiyorum, arabaya kapanıyor, yüzüme bakmıyor.
Ağlamaya devam ederken sakin bir sesle "sabaha kadar ağlayabilirsin, çünkü sen ağladığında istediğin şey yapılmıyor. Hatta şimdi eve dönüyoruz, çünkü ağlarsan beraber yürüyüş yapamayız" diyorum. Ne yapıyor daha beter avaz avaz ağlıyor, yoldaki diğer dümbelekler "cık cık cık, el kadar çocuğu neden ağlatıyorsunuz" diye söylenirken fondan anneannede "İdil ağlama bak annen gene kızacak" diyor. Sanki kızıp ta bir şey yapıyormuşum gibi.
Dikkatini başka şeye çekme mevzusu deneniyor, "aa kediye bak İdil", olmuyor, "Balaaaamoorryy" şarkı işe yaramıyor, "hiii havhava burda galibaaaaa", ııhhh, yok, gene ağlamaya devam. Bu arada zaten çelik yay kıvamında sinirler iyiiiiiice geriliyor, eve gidip yatak odasının kapısını kapatıyorum, sakinleşip üstümü değiştirmek niyetim ama kapının dışından dozu giderek artan ağlamalar devam ediyor. Kucağına alsan, odaya alsan yaptığının hatalı olduğunu anlamayacak, her ağladığında kucağa alınacağını sanarak giderek daha da çok ağlayacak. 5 dakika odada üstümü değiştiriyorum, bu arada ağlama dinmiyor tabii,sonra kapıyı açıyorum, kızgın ama bağırmadan "ağlayarak istediğin bir şeyi yapamazsın, Potuk'u sen tutamazsın, çünkü sen küçüksün, o seni çeker düşürür, uf olursun. Hiç bir zaman Potuk'u dışarda sen tutmadın, şimdi neden ağlıyorsun? Ayrıca Deidan eli doluyken seni kucağına alamaz, sen arabada yürüyüş yapabilirsin, çünkü burada arabalar var, babaannenin evi gibi değil, eğer ağlarsan bir daha akşam seninle yürüyüş yapmam" diyorum, daha fena sapıtıyor, sonra kendiliğinden Deida'nın yanına gidiyor, hala ağlıyor, anneanne "uzatma mevzuyu" diye bana fırça atıyor, sonra Deida "git anneni öp, barışın, bir daha yapmayacağım anne de" diyor, yanıma gelmiyor, kapıdan bakıyor başını uzatıp, ben ona bakmıyorum, yanıma gelmiyor, gerisin geri Deida'nın yanına gidip tencere tavaları boşaltıyor. Yemekte mevzuyu kesmek adına konuşuyorum ama öpmek felan yok, gece "hadi öp beni" diyorum, suratıma bile bakmıyor ve öpmüyor. Öpüşmeden yatıyoruz....

İşte terrible two İdil.11:18 | Yorum ekle | İleti gönder | Sabit Bağlantı | İzleme notlarını görüntüle (0) | Bloga al

Hiç yorum yok: