En çok sevdiğim şeylerden biri internette ev ilanlarına bakmaktır. Sanırım emlakçılık benim severek yapabileceğim bir iş olabilirdi.
Bugün gene evlere bakarken aklıma bizim başımızdan geçen emlakçı maceraları geldi.
Biz derken ben ve zavallı ablam. Semih çalıştığı ve kendi tabiri ile halka bütünleşmeyi sevmediği için sadece 2 gün ev bakmıştır.
Hem ilk kira evine bakarken hem ilk satın aldığımız ufak evi alırken zavallı ablamla tabana kuvvet Küçükyalı-Maltepe arası o dönemde satılık/kiralık olan evlerin hemen hemen hepsine bakmışlığımız var.
Öncelikle emlakçılık bizde profesyonel değil ki, bir dükkan kiralayan bu işi eğitim meğitim istemeden yapabiliyor. Bir masa-sandalye-telefona bakıyor yani. (Profesyonel emlakçıları tenzih ederim)
2 kadın olarak emlakçıya gidince sizi salak zannediyorlar sanırım. Önce ne kadar bütçeniz olduğunu soruyorlar-haklı olarak-, sonra ne civarda ev baktığınızı öğrendikten sonra, size "bilmem nerde 2+1,şu fiyat şahane,şöyle bir ev var, bakalım mı?" diyorlar, anlattıkları özellikler hakikaten çok güzel, "tamam bakalım" diyorsun, seni götürdükleri evle anlattıkları ev arasında EN UFAK bir benzerlik yok.
Biz satılık ev bakarken köpeğimizde olduğu için giriş katı,bahçe katı ev bakıyorduk, köpek kapısı yaptırıp oğlumuzun serbestçe bahçeye girip çıkabilmesini istiyorduk. Küçükyalı'da bir emlakçıya gittik, ne istediğimizi ve bütçemizi söyledik.
"Şahane bir ev var, yeni geldi, Adatepe sahilde,bahçesi var şahane, 3 oda 1 salon 120 m2"
Görelim dedik tabii ablamla.
Bizi getirdikleri ev
Kot farkından zemin altı, önünde koca bir duvar ve 10 cm (abartmıyorum) bir çimenlik, ev değil güneş almak, rutubetten yıkıldı yıkılacak gibi duruyor.
Daha içeri girmeden evi beğenmediğimizi belirtiyoruz. Emlakçı bize "duvarı beyaza boyayın, çok ferah olur valla" diyor! Ne cin fikirli bir dekorasyon guru'su!
Bir başka maceramızda ise bize gösterdikleri ara yerde izbe bir evi, yağmurlu havada beni telefon edip "yeni bir ev var" diye çapırıp tekrar götürdüler. Sokağı görünce "ben bu evi gördüm" diyorum, ısrarla "hayır,bu ev başka" diyorlar. En sonunda merdivenleri bile tarif edip bu eve beni zaten getirdiklerine ikna edebiliyorum emlakçıyı, o yağmur üstümden aka aka eve geri dönüyorum.
En komik maceralarımızdan birinde yolda yürürken gördüğümüz bir emlakçıya giriyoruz ablamla. Adam şaşı, Allah'ın yarattığı ile dalga geçilir mi? Haşa! Adam bizi tam 5 yere götürüyor. Hepsi ya satılmış, ya kiralanmış. Mal sahipleri bu daireleri birkaç emlakçıya vermiş, bizimkinin haberi yok daire boş mu değil mi diye. Bir tanesine anahtarı ile gidiyoruz, ev boş olmalı, ama o da ne? Ev satılmış, Allah'tan alan kişi kilidi değiştirmiş. Biz kapıyı zorlayınca içerden yaşlıca bir bey çıkıp emlakçıyı nerdeyse tekme tokat dövecekti. Bu garibanın arabası da yok, bizi her eve yürüyerek götürdü! "Uzaksa minibüse binelim" diyoruz adama "yok, yok şu köşe" diyor, ucumuz taa E-5'lerde çıkıyor.
Biri bize "lebiderya" ev göstereceğini, bayılacağımızı hemen dönüp alacağımızı söylüyor. Ev E-5 üstünde, sadece yatak odası, o da pencereden böyle komedi filmlerindeki gibi sarkıp -o da azıcık- deniz görüyor. "Lebiderya??"
"Küçükyalı çarşı içinde şahane,masrafsız 2+1, hemen sil yeri içine taşın" diye tabir edilen bir eve ise girişteki 2 katlı dükkanlardan sonra tam 5 kat dik ve sonsuz merdivenleri tırmanıp ulaşabiliyoruz. Allah için ev merkezde ama 2+1 dediği aslında 1+1'i bile bölüp 2 odaya çevirmişler, mutfak 1 kişiyi bile içine alamayacak kadar küçük, banyo harap. "Masrafsız??"
En son ev ararken "Maltepe çarşı içinde 1.kat, yeni bina, ev sahibi Ankaralı, fiyatları bilmiyor, emsallerinden ucuz" diye niteledikleri bir eve gidiyoruz. Ev en azından 30 senelik, salon arkada kömürlüğe bakıyor, arka odaların birinin zemini YOK!Evet, yerde koca odayı kaplayan bir kara delik var, Allah'tan aşağı kata inmiyor ama odada zemin yok, sadece kapıdan baktırıyor emlakçı, "ev sahibine söylerim yaptırır" diyor, muhtemelen kendi de evi ilk kez görüyor.
Sıfır ev diye götürdükleri ve 120 mr diye alan belirttikleri ev hakikaten 0 ama sadece salona 2 koltuk koy, sen giremezsin. Değil 120 m2-80 m2 olur mu orası bile şüpheli.
Kimisi de evi satarken bize yaptıkları gibi "Ay o ev mi? Beş para etmez, ben onun 2 yanını sattıydım, zor şey 60 milyar. Ben size peşin 75 milyar vereyim siz bana satın. Bunu da iyiliğimden yapıyorum" deyip sizin 10 gün içinde 110 milyara sattığınız evinizi 75'e almak istedi.
Kadınsan salaksın ya! Konuşmaya bile tenezzül etmiyorum bu tip adamlarla...
Kimi bizi 3+1 diye götürüyor, ev arsa sebebiyle üçgen şeklinde, salonun ortasında kolon var, laz müteahit onu raf raf yapıp göze hoş göstermeye çalışmış ama salona sadece oturma grubu ve vitrin sığar. "Yemek odası sığmaz" diye kendi aramızda konuşurken "yan odayı yemek odası yapın, nasıl olsa 3 oda ev" diyen mi ararsın, banyo gene aynı evde arsa şekli nedeniyle araya bir yere küveti resmen saklamış, "banyoda küvet yok" diyoruz, "aa, olmaz olurmu" diyerek bizi dipte bir minicik köşeye götürüyor, duş teknesini gösteriyor. Oraya ancak 50 kg civarı biri sğacağından evden gülerek ayrılıyoruz. Ne yazıkki aile 50 kg civarında bir Allah'ın kulu yok
Ablacım hakkını helal et, ne zaman birşey lazım olsa benim yanımdasın. İyi ki ablamsın, iyi ki kardeşinim! Allah sana uzuuuuuunnn, sağlıklı bir ömür versin de böyle eskileri yad edip gülelim. Seni acaip çok seviyorummm.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder