Aslında herşey İdil'il Çarşamba gecesi ateşlenmesi ile başladı. Perşembe işe gitmedim, doktora götürdük, boğaz enfeksiyonu dedi, ilaçlar verdi, çok şükür antibiyotiğe başlamadan ateş düştü, sadece ağrı kesici ve ateş düşürücü ve boğazını yumuşatıcı şuruplar ve burun damlası ile atlattık. Baba cumartesi evdeydi, belki 5-6 kere uyudu kendisi. Biz yukardaki komşuya kahveye gittik, korkunç yaramaz oğlunun elinden kaçarak eve sığındık, İdil "o kadar da" yaramaz değil diye kendimizi avuttuk.
Cumartesi gecesi 8-9 kez kalktı, hastalığı nedeniyle illede beni istedi. Pazar sabah kalktık, yürüyüş yaptık, geldik kahvaltıdan önce gene her zamanki ağlamalarına başladı, o sırada babamız Deli Dumrul hiddeti ile uyumakta olduğu odadan fırlayıp İdil'e "höeaeeeee" diye bağırdı, çocuk daha fena korktu. Neyse kucağıma alıp sakinleştirdik, kahvaltı hazırladık, babayı uyandırdık, anneanne her zamanki safdilliği ile "oğlum çocuğa o kadar yüksek sesle bağırma, ben Gülyüz'e öyle bağırdıydım çocuğun dili tutulmuştu" demez mi! Daha afyonu patlamamış baba "sana ne" demez mi! Daha sonra İdil'e cd koydum bende çayımı alıp yanına gittim. Her zaman fincana elini değdirir ve "sisak" der elini çekerdi, bu sefer fincanı kulbundan tutmaz mı! Ben ciyak diye bağırmamla artık ya benim çığlığımdan ya da fincan ağır geldiğinden çayı devirip üzerini yakmazmı! Hemen soyarsın, soğuk su, bepanten ile yanıkları kurtarırsın. Öğlenden sonra kızdan önce uyuyan baba güzellik uykusundan kalktığında biz yemek programı seyrediyorduk. Deida çay yaptı, kekle yiyorduk, baba geldi, kumandaya gitti, bende "birşey seyrediyoruz müsadenle" dedim diye kalktı, çayı,keki mutfağa bıraktı, giyindi arabaya atladı gitti! Neyse akşam geldi, bizde İdil'le ve baba-Potuk ikilisi ile akşam yürüyüşü yaparken kendisine bir daha İdil'e böyle bağırmaması konusunda rica ettik, ayrıca bir daha böyle artistlik yaparsa çok fena olacağını da belirttik, konu tatlıya bağlandı. İftara teyze ve dayıcılar geldi. Bizimki tabii dayıcı, Zeya ve teyzesine ne nazlar yaptı anlatamam. Nilgün'ün getirdiği bebek pustine kendini oturttu, arabayı dayıcı sürdü, "hadi dayıcı" diye de teşvik etti. Bu arada aşırı su -yaklaşık 3 lt kadar- içtiği için kendisine suyu kıstık.
Yeni numaralar ;
Güfü - Goofy (Disney karekteri)
Leydi - Lady ve Sokak köpeği cd'si
Meze - Zehra'nın "maşallah maaşallah İdil gelin olur inşallah" diyerek zılgıt çekmesi
Babun - Balon (Eczacı amcanın verdiği)
Amuca - Balonları kim verdi sana sorusuna cevap- amca
Çabuk
Emmek - ekmek
Tut- Potuk'un tasmasını tutmak
Düş - Düşmek
Bek - Beklemek
Geçenlerde elimde yemek tabağı her zamanki gibi oturup hanımın yanımıza gelmesini bekliyorum, "İdil kızım yiyecek misin? Yoksa tabağı götüreceğim" dedim "hayır" dedi!! Yine evvelki gece kendi kendine dönüp sonra yeri kontrol ettikten sonra kendini yere atıp "düş" diyor bana bakıyordu. Bende "evet annecim düştün" diyordum, böyle belki 10 kez yaptıktan sonra kendini gene yere attı "ne oldu annecim" dedim "düştüm" dedi!!!
Bakalım bayramda babaanneye giderken 12 saatlik araba yolculuğumuz nasıl geçecek....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder