1 Aralık 2008 Pazartesi

Namasake

Hint filmlerinin bazılarını çok beğenirim, özellikle Mira Nair adlı yönetmeninkileri. Geçen haftalarda "Namasake" adlı filmini en nihayet seyredebildim, epeydir elimdeydi ama İdil'den fırsat bulamamıştım.
Konusu kısaca şöyle;
Filmin başında bir trende yolculuk eden yaşlı bir adam ve genç bir adam yurtdışında yaşamak hakkında konuşurken tren kaza yapar. Daha sonra bu genci görücü usulü ile kız görmeye gittiğinde görürüz. Erkeğin iki renkli gangster ayakkabısını beğenen kız evliliği kabul eder. Erkek Amerika'da okumaktadır yani yurtdışında yaşama tavsiyesini dinlemiştir. Sıcak Hindistan'dan buz gibi Washington'a giderler, önce bir oğulları, sonra bir kızları olur, kadın özlediği kendi anne babasından oluşan ailesi yerine çocukları ve eşinden oluşan ailesini koyar, çocuklar büyür, ırkları ile ilgili çok sıkıntı yaşamazlar. Ancak insanlar büyüdükçe ailelerini beğenmez ya gençken, işte öyle olurlar. Ailelerini beğenmezler, kökenlerini beğenmezler. Birlikte Hindistan'a gittiklerinde kültürlerine kesinlikle yabancıdırlar. Yaşları büyür, evden ayrılırlar. İkisininde batılı sevgilileri olur, bu arada babaları ani bir kalp rahatsızlığı nedeniyle ölünce tekrar babaevine dönerler. Babalarını o bilmedikleri ve beğenmedikleri kültüre ait törenlerle gömerler.
Erkek olan batılı sevgilisinden ayrılır, kız olan başka bir batılı sevgili bulur. Erkek olan gene görücü usulü fakat İngiltere'de doğup büyümüş modern bir Hintli kadınla evlenir ancak kadın onu aldatır. Bu arada filmin başında ilk erkek çocuk doğduğunda isim koyma mevzusu vardı. Hintliler ismi büyüklerinin koyması için gerekirse birkaç sene bebeklere isim vermezmiş. Bizim çiftte Amerika'da oldukları için çocuğa büyükannenin isim vermesi için beklemek isterler, fakat devir internet falan devri olmadığından mektup yazılıp cevabı beklenmelidir. Hastane yetkilileri ise doğum sertifikası vermek için ille de bir isme gereksinim duyduklarından yeni anne ve baba oğullarına "Gogol" ismini koyarlar. Babanın en sevdiği yazarın ismidir. Yıllarca insanlar okulda Gogol ismi ile dalga geçerler, çocuk her firsatta kendisine Gogol ismini koydukları için anne-babasına sinir olur. Neticede Gogol babasının en sevdiği yazardır, kendisinin değil! Babası 18.yaş gününde ona Gogol'ün bir kitabını hediye eder. Bu baba için çok önemlidir ama çocuk için anlamsızdır. Baba ona tren kazasını ve o sırada okuduğu Gogol'un kitabını anlatır. Dünyayı gezme hakkında kendi büyükbabasının "kitaplar bunun için varken neden dünyayı gezesin ki" dediğini, ancak trende oturan yaşlı adamın ona 10 yıl İngiltere'de yaşadığını, ömrünün en güzel yıllarının o 10 yıl olduğunu, hazır genç ve bekarken yani manisi yokken dünyayı gezmesini öğütlediğini anlatır. Kazadan sonra büyükannesinin evinde yatağa çakılı geçirdiği günlerde sürekli yurtdışına gitmeyi düşündüğünü ve okumak için Amerika'ya geldiğini söyler. Filmin finalinde oğlu Gogol'ün o kitabını bulur ve memleketine geri döner, kökenlerini yaşar.
Size de böyle oldu mu? İnsan gençken anne-babasının hiçbirşey bilmediğini, anlamadığını düşünür ama kendisi anne olunca (baba olmadığım için bilemiyorum) aslında onların ne kadar akıllı, bilge, ekonomist, psikolog vs olduklarını anlar. Yaşın ilerledikçe kökenlerine, adetlerine, örfüne düşkün olursun. Çocukken ya da gençken ailenin seni sürüklediği bayram gezmelerini artık çocuğuna büyüklerini sevmeyi ve saymayı öğretmek için gönüllü çıkarsın. Kapıya gelen bayram çocukları için eve çikolata almak istersin, çünkü senin zamanında en uyduruk şekerleri verirlerdi ve sen sinir olurdun, bunları hatırlarsın. Yaşlanmak böyle bir şey herhalde. Anne-babanı daha iyi anlamak, aynı onlar gibi davranmaya başlamak, bunun farkına varıp kendi kendine gülmek. Ben bunları 38'den sonra yapmaya başladım, annemin tabiri ile "ilerimden korkuyorum".

İdil büyüdüğünde bunları okursan en azından anlamayı denemeni isterim, seninle iyi geçinebilen bir anne- kız olmak, benimle beraberken eğleniyor ve öğreniyor olmanı diliyorum. Seninle karşılıklı çay içip dedikodu yapmayı, birlikte müzelere, konserlere, tiyatrolara gitmeyi, yabancı şehirlerde tabana kuvvet yürüyerek keşfe çıkmayı çok istiyorum ama bunları yaparken annenin arkadaşlığından zevk alman için benim bu yaşlarımda olman gerekirse ben o zamanlar 80 yaşında olacağımdan belki ömrüm vefa etmez, belki fiziki gücüm müsade etmez. Umarım o günlere birlikte erişmeye başarırız.

Hiç yorum yok: