1 Aralık 2008 Pazartesi

İdil Dedesinin mezarında

Walla bizim aile bir acaip. Bakıyorum başkalarına en ufak bir olayda hemen bunalıma giriyorlar, en küçük sorunda dünyaları yıkılıyor. Biz dedim ya acayipiz.
Örneğin ablam meme kanserine yakalandığında hemen abimi aradım, kriz masası kuruldu, yengem, abim, ben ve kucacım - o zaman nişanlım- hemen neler yapılmalı, ablama nasıl moral verilmeli, annemlere çaktırmamak için neler yapılmalı konularını ortaya getirdik.
O dönem babamda sağ, ablam için bankanın Bolu'da eğitimi var 20 gün orda dedik. Aynı dönem benim de göğsümde problem çıktı, kanama oldu. Doktorlar göğsün 1/3'ünü alacaklarını söylediler. Ablamla aynı gün ameliyat olduk. Odalarımız karşılıklı, ablama uğrayan bana geliyor. Sohbet, muhabbet, kahkahalar. Herkes şaşkın hastanede. Biz sanki ablam kanserli değil gibi sanki hastanede gün yapıyormuşuz gibi pür neşe! Ablam ameliyattan çıkıp rujunu sürüyor falan. Hastane çıkışı ablam ameliyatlı olduğu için yengecim sağolsun bizi 15 gün evinde ağırladı. Yengem öğretmen olduğu için çalışıyordu ama acil ihtiyaçlarımızda kapıcının karısı bize uğruyordu. Evde gene sohbet muhabbet.
Sonra ben kansere yakalandığımda hemen kucacım kriz masasını topluyor. Bu sefer aynı taktikler bana. Evde espriler"keltoş" şeklinde uçuşuyor. Kemoterapilerde her kıl döküldüğü için dımdızlağım.
Annemlerin çapraz apartmanında oturuyorum o dönem. Bana habersiz uğramasınlar diye işe girdiğim yalanı söylendi. Ablam arka kapılardan bana geldi her gün annem görmesin diye. Peruklar alındı bazen ablamın peruğu kullanıldı, kalemle kaş çizildi ama annemler hiç bir şey anlamadı.
Halen annem ve akrabalarımız ne benim ne ablamın hastalığını bilir. Böylesi daha iyi.. Ah ah vah vah o tip hastalıkların baş düşmanı. Biz ailecek hastalandık mı ah vah etmeyiz.
Sadece babamın ölümünde çok ağladık..
İdil'i hep babamın mezarına götürmek istedim geçen Pazar nasip oldu. Ablamı da aldık, bakıcı ablamız, annem, İdil, ben, Semoş bindik arabaya mezarlığa gittik.
Zannedersiniz ki biz orda ağladık. Hayır, ağlamadık. Bir kere babam bizi gökyüzünde görüyor. İlle mezarlığa gitmemize gerek yok, biz ona sürekli dua ediyoruz ama arada ziyarete de gidiyoruz.
Başımızı örttük, elimizde Kur'an, yasin okuyoruz. Annemde babamın mezarının başında "böğk" diye geğirmez mi!!
Allahım ablamla kırılıyoruz gülmekten. "Ulan anne adamı bari mezarında rahat bırak" dedim ve artık yırtılarak gülüyoruz. O sırada klasik mezarlık bakıcıları geldi, işte "suluyalım mezarı" falan. Adamlar bize tuhaf tuhaf bakıyor. Nerden bilsinler ki bizim acaip bir aile olduğumuzu...
Dönüşte Semoş'a acıktım dedim ve başka kahkaha tufanı koptu. Gidip pastaneden bir şeyler alıp yedik.
İşte bizim mezarlık ziyaretimiz...

Hiç yorum yok: