Hani bir yazımda bloglardaki "sevgili" muhabbetine değinerek, bekarlara evlilik hayatının ne olduğunu anlatmıştım dilim döndüğünce.
Şimdi bu über-süper ötesi blogger annelere geldi sıra. Tabii belirteyim çocuğu kundaktan başlayıp ilkokul çağına gelmemiş annelere kadar olan grup incelememize dahil edilmiştir.
Genel hatlarıyla 2 çeşit blogger anne var.
1- Çocuğunun deli/azgın/şımarık olduğunu itiraf eden anneler
2- Sinirleri cımbızla alınmış Calliou annesi tadında anneler
1.grubu 2'ye ayırıyorum.
a) Saldım çayıra- Mevla'm kayıra'cılar
b) Yuları kaptırmamak için uğraşıyorum'cular
2.grubu da 2'ye ayıralım
*) İndigo-dingo çocuk sahibi anneler
*) Kıfayetsiz anneler
1. gruptaki anneleri tanımak kolay.
Resimler kolajlanmamış, genelde cep telefonundan çekilmiş, bazısı entellektüelliğinden/nazara inancından/çocuğun ilerki yaşına saygısından çocuğun ve kendinin direkt resmini yayınlamaz. Eli/Kolu/Bacağı görünür, saçı siper olur vs. Bunların fotoğraflarında evin dağınık hali gözden kaçmaz. Rahattır bunlar. Yemek tarifi vermezler, "Misafirim vardı yoruldum" demezler, günün menüsü yapmazlar. Kitaplardan bahsederler, takı yaparlar, oyuncak örerler. Marifetli değilse entellektüeldir. Birinden biri yani.. Çocukları desen, olması gerektiği gibi, çocukların yapması gereken ne yaramazlık,huysuzluk, uyuzluk varsa yapan, kuduran, ağlayan, kendini yerlere atan, sinir krizi geçiren bebekler/çocuklardır. Şımardığında, ağladığında bu tip anne kendine saklamaz, anlatır. Okuyan "Hah, aynı benimki!" ya da "Ayy, Allah korusun! İyi ki benim çocuğum böyle değil" der. Başka ara tepki veren olmaz. Bu tip anne muhakkak kendi çocuğunun yaş grubuna yakın hatta mümkünse aynı cinsiyetteki çocuğu olan blogger anneleri takip eder, yazışır, görüşür. Maksat mümkün olduğunca çok bilgi ve tecrübe kaynağını okuyabilmek. Bu grup anneler internetin psikoloji, pedagoji, çocuk eğitimi alanlarını en aktif kullananlardır. En çok çocuk eğitimi kitabı ve oyuncağını bunlar alır.
Bunlar çocuklarına karışabilme oranlarına göre alt gruplara ayrılır.
Karışabilen ve karışamayanlar.
Karışamayanlar, eski annelerimizin usulünü yerden yere vurmasına rağmen, tüm internet anneliği bilgilerine, kütüphane dolusu okunan kitaba rağmen, çocuk sert yapınca "özgür bırakmak" adına t.tosu yemeyip, ısrar edemeyen, sabırlı olamayan, çocuğu kendi iradesine bırakan annelerdir. Burdaki temel hata çocuğu büyük olarak görmek, doğru ile yanlışı ayırt edemeyeceğini düşünememektir. Bu bölümün büyük kısmı "duygusal"dır. "Naif"tir, hayatın sillesini yememiştir ve "herkesi severim"cidir. Kötü düşünmez, düşüneni sevmez. Yani kısaca salmıştır çayıra, Mevla'm kayıra. Çünkü sorumluluk, uğraşmak, didinmek işine gelmez. Birisi onların yerine çocukları hazır alıp eğitse, disiplin etse büyük sevaba girer. Maddi olarak takıntılı değildir, cimri hiç değildir. Hatta kimisi evde bulunduğu az saatlerde kendi hobisine, kocasına vakit ayırdığından vicdan azabını hafifletmek adına çocuğu oyuncak ve hediyeye boğar.
Karışabilenler ya da karışmaya azim edenler- ki ben kendimi bu gruba koyuyorum- karışamayanların yaptığını aynen yapar ancak sabır eder, bıkmadan dener, değişik yöntemler dener, akıl alır, tecrübelerini açık yüreklilikle yazar, çocuğum gündüz altına şarıl şarıl işiyor der, "Aa, 2 günde tuvalet eğitimini öğrettim, hiç kazası yok" diye yalan atmazlar. İsteseler de hava atmayı beceremezler. Hobi sahibi değildirler, kocayı nerdeyse boşamıştırlar, evi ihmal eder, çocuğu ile oynamayı ihmal etmez. Evi dağınık olsun ama çocuğu mutlu olsun ister. Kötü olasılıkları daha fazla hesap eder, kendilerini daha çok kasarlar. Disiplin için ceza değilse bile bazı yöntemler - oyuncak atma/istediğini almama/tv açmama gibi- geliştirmeye çalışırlar. Bunların çocuğu dışarda daha bir ılımlı olup, bazısı durumu o kadar abartır ki, dışarda gören "Ayol melek gibi çocuk! Nesinden dert yanıyor bu kadın?" diye düşünürler. Aslında bu çocuklar evde kral olduklarından dışarda biraz daha normal davranmaya yakın dururlar. Çok kudurmazlar kısaca. Bunların çocukları evde parmak boya, suluboya yapıp, duvarları çizebilen mutlu azınlıktandır. Suluboya resimlerinde altlarında örtü olmaz, çocuklar kirli yüzleri ile fotoğraflarda sırıtır.
Gelelim çoğunluğun yer aldığı 2. gruba;
İşte bunları tanımak için fotoğraflarına, bloglarına bakmak yeterlidir.
Bol kolajlar, kuş/börtü/böcek/porselen resminden geçilmez. Kendilerinin illa ki güzel pozları- özenle sanki doğal çekilmiş havası verdirilmiş- vardır. Dumanlı dumanlı bakarlar. Sofra düzenlerini, evlerinden hoş köşeleri çekerler. Genelde fotoğraf kursuna giderler ya da gitmek isterler. Zırt pırt tatile çıkarlar, tatil fotoları koyarlar, adamı hasetinden çatlatırlar. Ya kendi işleri vardır ya da plaza kızlarıdır. Hiç pijama veya eşortman altıyla, saçı fönsüz hali olmaz. Bir arkadaşı evlensin, sanırsın Amerika'dayız, "bekarlığa veda" partisi yaparlar Al Jamal'de. Mübarek hepsi Ednan Bey'in bahtsız kızı Nihal! Herşeyi iyi yaparlar. Kocalarıyla hala sevgilidirler, adamlar hep romantiktir. Genelde kendi işlerini yaparlar, ya da büyük şirketlerde çok uzun saatler çalışırlar. Interneti daha ziyade online alışveriş için kullanırlar ve markaları ezbere bilir, orjinalle çakmayı anında ayırt edebilirler. Trendleri yakınen takip ederler. Internet anneliği onlar için daha ziyade kendi sınıflarından kişilerle tanışmak için araçtır. Tecrübe için, farklı fikirler için kullanmazlar. Bunların çocukları hep usludur, evleri hep topludur, hep ev yemeği yerler, ekmeği kendi yaparlar. Organik takılırlar, çocuğa sentetik şey giydirmez, çin malı oyuncak almazlar. Muhakkak dünya mutfağını takip eder, çeşit çeşit sofra takımı, ona uygun peçete ve masa örtüsü alırlar. En süslü çam ağaçları bunlarda olur, üstündeki süsler ise hep bilindik dekorasyon mağazalarından hatta yurtdışından gelmedir. Gidip 1 milyoncu'dan bir iğne almaz! Takıya daha doğrusu bijuteriye para vermez, direkt elmas, pırlanta alır.
Bunların 1.alt başlığı ise;
Yenilerde bir kavram çıkmış, "indigo çocuklar" diye. Gerçi Ebru'cum benden daha iyi anlatmıştı bu tipleri bu yazısında ama ben de biraz katkıda bulunayım. İndigo demek "aşırı duyarlı, aşırı zeki" vs demek sanırım. Bende hep Avusturalya yerli köpeği "Dingo" çağrışımı yapıyor nedense..
Bu indigolar öyle "Ay çocuğum şöyle zeki, böyle üstün zekalı"dan bile daha zeki ve üstünlermiş.
YALAN! Çocuk bu kardeşim! Ne kadar zeki olacak? 1 yaşında yabancı dil ile cümle kurarak konuştuğu iddia edilen, 4 dil öğrensin diye 4 ayrı hoca gelen 8 aylık bebek gibi sosyete çocukları/meşhur çocukları bu kapsamda sanırım. Ne 4 hocası kardeşim? Bebek daha "agu" demiyor ki! Bu grup annesi hep faaliyette. Bale/Piyano/Spor/Yüzme/Binicilik/Drama/Yabancı Dil, ne kadar kurs varsa bu gariban Dingo'lar orda. Yok efendim bebek yogası, oyun grubu vs yaptırırlar zavallı bebeklere. Bunların annesi Ebru Şallı kıvamında fit olmasıyla da kolayca tanınabilir. O kadar fit olmayanı ise Vakko/Beymen/Harvey Nichols takılır. Bu gruptan büyüyen, normal hayata geçen birileri varsa ben sonucu çok merak ediyorum. Lütfen bize anlatsınlar, İŞE YARADI MI? Gerçi bunların babaları da en az anneleri kadar kımkımdır. Daha çocuk 2 yaşındayken okul arayışına başlarlar. Kariyer planına ilkokulda karar verirler. Bunları çocuğu hep ağırbaşlıdır-onlara sorsan- hiç kudurmaz, çocuk gibi hareket etmez. Sokağa bırak, öyle durur, üstü kirlenir diye kımıldamaz. Arkadaş edinmez, bireysel takılır.
2.grubun 2.alt kolu ise çocuğu İndigo-Dingo olamayıp daha ziyade yaramaz-onlara göre hiperaktif- ya da "aşırı zeki" -aslında şımarık- olandır. Aslında bunlara beş kardeş yöntemi kullansan pamuk gibi olacaktır ama ne demişler "Dayakla terbiye olmaz!" Bunların anneleri ise tamamen birinci grubun 1.alt grubu "Saldım çayıra"cılar gibi etliye sütlüye karışmamayı tercih ederler. Zaten onlar "ben yapamam ki"cilerin başındadır. Kocaları bunları "pamuklara sarıp" yaşattıklarından, naiftirler, çocukla uğraşıp sinirleri bozulacağından mümkünse bir "anneanne/babaanne" ya da "bakıcı" üstüne atar, kendisi gezer, tozar. Gerçi o bile yorar bu "kırılgan/nazik" şahsiyetleri ama neyse. Bu tipler parka çocuğu bakıcıyla yollar, alışverişe giderken çocuk arabasını bakıcı/baba/anneanne-babaanne iter. Ona bile mecali yoktur yani.
Çocuk büyüdükten sonra ise "Ayy, ben büyütürken NELERRRR çektim" diye öyle bir abartarak anlatırlar ki, bilmeyen acır bunlara.
Çocuksuz blogger'lar aman diyeyim, uzak durun bu blogger annelerden, KAÇIN KAÇIN!
Doğrusunu yazan o kadar az ki!
5 yorum:
bunların sahteliklerini anlamak için zaten anne olmaya gerek yok her hallerinden belli, ben çok iyi bilirim o bizim çocuk çok zeki, hiperaktifçi anneleri. uyuzlar !
Bu kadar yazıya bir yorum olmaz diye yazmak istedim.. Çok komik anlatmışsınız :)) Güzeldi.
Birde ben c şıkkı ekliyorum.Bizim gibi çocuğu büyük olanlar.Onlar çok önceden çocuk büyüttüklerinden her blogger annenin yazdıklarını hatta yazamadıklarını fotoğraflardan ve anlatılanlardan tanıyanlar diyelim :P
çok eğlendim okurken Ayşenim... deeeee kendi sınıfımız hani orta karardan hallice sadece ve sadece anne olan eve eş ailemize çocuk olan blogger hatunlar :))
Ayşegül sen o hiper-aktif,zeki'lerin uzmanısın zaten:)D
Asortik krep- efendim sizin gibi çocuğu büyütmeyi başarmış anneler normale dönüyor:)D Darısı başımıza:)D
Funda'm sana ve senin gibi olduğu gibi görünenlere laf yok zaten:)D
Hahaha :D
Ne keyifli bir yazıydı böyleee ^^
Yorum Gönder