25 Nisan 2011 Pazartesi

Neden At olmadın Potuk!


Evde bir ÖN-ERGEN var, artık eminiz!


Dün akşam, geçen haftadan beri kulağında iltihap olan, bu yüzden antibiyotik kullanan, halsiz olan ve yaşlanan zavallı SEFİLEŞ Potuk dün yerde yatmaktadır. İdil teyzesinin aldığı oyun halısını semer yapıp Potuk'un üstüne sermeyi , Potuk'u at yapmayı ve bebeğini ata bindirmeyi istemektedir. Sefil oğlum hazin hazin yatarken ben onu savunurum.


"Kuzum ama olmaz! Bak hasta Potuk. Rahat bırak annem, uyusun zavallı"

"Olmaz! At olması lazım onun"

"Annem, o köpek, nasıl at olsun?"

"Mahsusçuktan!"

"Annem o oynayamaz seninle, ne bilsin. Ancak top oynar. Bırak zavallıyı"


Ses volumü ciyaklama ayarına çıkarak

"HAYIIRRRR!! AT OLACAK O!!! BEN ÖYLE İSTİYORUM!!"


Bu arada Gariban Potuk sırtındaki oyun halısını sirkeler ve kaçar.

Peşine düşen gaddar kişilik bu arada bar bar bağırmaktadır.

"SANA ÇABUK BURAYA GEL DİYORUM! AT OLACAKSIN SEN!!!"

"Bağırma! Nerden çıktı bu bağırmak!"

"BAĞIRACAM!! "

"Kızım bağırma!"

"HAYIRRR!! BAK ÇOK SİNİRLENİRİM HA! YARIN BU EVDE BİR AT İSTİYORUM! HEMDE GERÇEK AT"

Mübarek Tudor hanedanından! Lafa bak! Yarın evde gerçek at istiyormuş!

Anan da George Clooney istiyor yarın evde, o ne yapsın??

"Bizimle bağırmadan konuş! Git şimdi odana, cezalısın!"



Ön-ergen hışımla odasına gider, kapıyı hızla kapar.

Yarım saat sonra banyo ve yatma saati geldiğinden odaya giderim.

Hatun kişilik tv seyredip oyuncakları ile oynamaktadır. Ne ceza ama!

"Hadi banyo saati geldi"

"Cezam bitti mi?

Duyan bunu ceza olarak tuvalete kitlediler zanneder.

"Evet bitti"

"Tamam annecim"



Güle oynaya banyonun ardından Alaaddin ve Yasemin kitabı okunur ve ön ergen uyur.



Sahi oğlum sen neden at olamıyorsun ki?

23 Nisan 2011 Cumartesi

23 Nisan'ımız


Kahvaltıda babayla aşk yaşadık

Hava bulutlu olunca önlem aldık

Evcilik oynadık

Burası mutfağımız


Salonumuz Genç odası

Bebek odası
Banyomuz

Yemek odamız

Yatak odamız


Öğlen Zehra'cımızın doğum günü münasebetiyle ailecek piknik yaptık.

İdil hamak keyfi yaptı, uçurtma uçurdu,

kangal sevgi,

yavru kedi sevdi, top oynadı ve akşam sızdı:))

18 Nisan 2011 Pazartesi

Mübarek Lance Armstrong!

Önce bisiklet için yaşanan gerginliği anlatarak başlayalım.

Bizim her işimiz "Ferhunde Hanımlar" misali gergin-gürültülü-olaylı-şamatalı olduğundan zannedilmesin ki bisiklet alalım dedik gittik aldık!

Ca.rr.efour'da 2 hafta üst üstü bu bisikletleri görünce hemen almak niyetine kapıldım. Sonra bekleyeyim dedim. İdil gidip üstünde prensesler olduğu için yapıştı ve birlikte baktık.
Bu arada Derviş "Hadi" lemeye başlayınca ilk hafta hevesimizi alamadık ana-kız.


Ben memur çocuğu olduğum için hiç bisikletim olmadı. Ablamın ve abimin de olmadı. O yüzden hala da bisiklet sürmeyi bilmem. İdil'in bir 3 tekerlekli bisikleti vardı zaten. Fakat artık büyüdüğünden ve yazın Babaannenin kuzeni Elif'e aldığı o koca bisiklete bindiğinden bende artık büyük bisiklete geçme zamanı geldi diye düşündüm. Dahası yaşadığımız semtte yazın ne kadar çocuk varsa hepsi sokakta ve hepsi de bisikletle. Yan apartmanda bir bisiklet tamircisi dede de var. Daha ne bekleyelim?


2. hafta gittiğimizde Derviş'in saatlere bakmasından faydalanıp ana-kız sinsice bisikletlere yanaştık. Gözüme uygun görünen boydakine İdil'i bindirdim. Üstü, altı, yanı, sağı, solu herrr yeri prenses dolu ve rengi de pembe olunca bizimki direkt "Alalım" moduna girdi tabii.


Derviş bizi görünce "Hadi"lemeye başlamadan
"Alalım mı bisikleti?" dedim
"Sonra alırız" dedi
"Ne sonrası?" dedim
"Yaza" dedi
"Yazın pahalı olur hayatım. Hazır gelmişken, arabanın arkası boşken alalım işte" dedim
"Niye? Kaçıyor mu bisiklet?" dedi
"Ya haftaya bulamazsak?" dedim
"5 haftadır burdalar" dedi
"Uydurma 2 hafta oldu" dedim
Ufaktan kaynayan adama bu ateşleme fitili oldu ve
"Ne yaparsan yap!" dedi

Doğru kasaya gidip ilgili kişiyi çağırdım. Bizim İdil bu arada bisikleti sürmeye çalışıyordu ama bisikletler birbirine zincirlendiği için beceremiyordu.

İlgilinin gelmesi tam 15 dakika sürdü. Zil de aldık, adam bize garanti belgesi verdi, gidip girişteki güvenliğe kaşeletin dedi.

Güvenlik bu garanti başka bisiklete ait, ilgiliyi çağırın dedi.

Yine gidip ilgiliyi çağırdık, bu sefer gelmesi 20 dakika sürdü!

Derviş'in öldürücü bakışlarından üstünde etiketi bulunan bisikleti koridorlarda süren İdil'de yararlandı.

Zor zahmet ödemesi yapıldı.
Derviş fokurdayarak artık söylenmeye başladı.

Bisikleti arabaya sığdırmak da zahmetli oldu.

Bu arada devamlı konuşan İdil fokurdayan kazana daha çok odun atılmasına sebep oldu.
Eve nasıl gittik hatırlamıyorum. İdil hemen tepesine çıktı, odalar arasında bile bisikletle dolaştı. Fakat geri geri gitmediğinden uzun ve dar koridorda sıkışınca bisikleti bırakıp gelmesiyle evde her an bir bisikletle burun buruna gelme ihtimalimiz mevcut.

15 Nisan 2011 Cuma

Potuk'umuz Köpeğimiz

Bir zamanlar İdil'in Potuk'u tanımlaması böyleydi. Eller 2 yana açılır ve "Potuğumuz köpeğimiz" denirdi. İşte size - özleyenler (varsa) - sevenlere doğumundan itibaren İdil'le Potuk... Baştan beri Potuk'u kıskanan İdil şu aralar zavallı Potuk'a acıdığından ona "SEFİLEŞ" ismini takmış ve biraz rahat bırakmıştır. Dışarıya her ne kadar Potuk'u korusa da anneannesine "Anneanne, Potuk'a bağırma! O annemin oğlu" dese de yine de en çok eziyeti kendisi etmektedir. Fakat yıkanırken Potuk'un o üzgün güzel gözlerini gördüğünde de bornozun kuşağına duşakabinin içine atarak "Merak etme oğlum! Seni kurtarıcam! Tut şu ipi" diye bağırmaktan da geri kalmamaktadır. SEVİYORUM 2 EVLADIMIDA!Yaramazlık düşünen 2 kafadar
Potuk'u yastık niyetine kullanan İdil
Yastık olmaya ses çıkarmayan sefil Potuk
Kafa kafaya öğlen uykusu
Sarılalım gösteriş olsun, fotoğraf çekilsin derdindeki İdil
İlle uyuyan oğluma çomak sokan kızım
Akşam TV keyfimiz
Cam güzelleri
İdil'in elindeki neyse ona atlamaya hazır Potuk

Yatakta kovalamaca başlatacak İdil
Çekmeceden yemek çıkar mı umudunda Potuk
Muz verilmesi yasak olan Potuk ve karşısında muz yiyen İdil
Saçları yolunan Potuk
İyi günlerinde Potuk

11 Nisan 2011 Pazartesi

Unutmadan

Bu aralar unutmamak için not alayım dedim. Bizim apartmanda üst katlarda oturan AYI'nın biri - ki eminim ayılar çok daha akıllıdır- durup durup aşağıya YANAN sigarasını atıyor. Geçen yıl İdil'in odasına düşen ve son anda fark edilen bu durum için apartman toplantısında söylememize- yazı asmamıza ve toplantı kararında yazmasına rağmen bu YARATIK geçen Pazar yanan sigarasını tam da biz kahvaltı yaparken mutfaktaki klimanın üstüne attı. Biz tabii Derviş'le kafaları çıkarıp bağırdık. Bizi duyan İdil koşarak geldi, pencereye yanaştı ve "Sigara içmeyin ULEN! Makina bozulur ULEN!!" diye bağırdı!:))) Hala "Adama nasıl kızdın?" diyorum ve o söyledikçe gülüyorum. Geçenlerde ise ben ona odasını toplamadığı, biz toplarken de kılını kıpırdatmadığı için kızdığımda "Ben artık bu evde yaşamak istemiyorum!" dedi "Olur. O zaman dış kapıyı aç, dışarı çık ve nerde istiyorsan orda yaşa" dediğimde doğru odasına girdi. Ergen bir kız gibi hışımla kapıyı kapattı. Ben toplama işini bitirince odasına girdim. "Niye gitmedin? Hani burda yaşamak istemiyordun?" dedim. "Burası benim odam, sizin eviniz değil ki!" dedi! Haftasonu ise oyun oynarken beni bebek yaptı, kendi anne oldu. Bana mama yedirdi, su içirdi, hafif kaldırıp gazımı çıkardı:) Bu arada "Ben şimdi işe gidiyorum, sen beni bekle. Akşam gelicem" dedi ve kapının arkasına girdi. Üzüldüm, o an evde sevgili Deida'sı, Anneannesi ve Potuk olmasına rağmen onun benim yok olduğumu hissettiğini anladım. Zaten ilk tiroid tedavisi sırasında 25 gün görüşmedik ya o günden sonra ASLA ben gelmeden uyumuyor. Ne kadar geç olursa olsun beni bekliyor. Yarım saat bile gözünden kaybolmamı istemiyor. Azıcık salona gitsem ya da tuvalete hemen "Anne?" diye sesleniyor. Oyun sırasında bana kızınca da "Bak ceza veririm ha!" diye tehdit etti, ki biz hiç böyle söylemeyiz ve hiç ceza vermedik daha. "Aaa, biz sana ceza mı veriyoruz?" diye sorunca da "Ben veriyorum" diyor. Ergenlikte ne halt edicem ben bu zottikle?? Sevindirici bir şey ise sokak hayvanlarına karşı sevecen olması. Her zaman et aldığımız kasabın kapıda duran bir kedisi vardı. Carlos adını takmışlar, sokak kedisi. Uzun süre ortadan kayboldu. Geçen et almaya gittiğimizde Carlos gelmişti. Tabii hemen ana-kız yapıştık hayvana. Sevdik, sevdik. Sonra biz kasaba girerken o da peşimizden geldi. İçerde bize yapıştı, kendini sevdirdi. Epey pisti ama hiç ses etmedim. Sonra nasıl olsa elini temizleriz dedim. Biz böyle onu severken kasapta çalışanlar Carlos'un ev kedisi olduğunu, çok yaşlanınca sahiplerinin onu dışarı attığını söylediler. Biz Carlos'un severken Carlos iki ayağının üstüne kalkıp kendini bana sevdirdi. Gözünden yaşlar geldi. Ben önce anlamadım. İdil "Anne kedi ağlıyor" deyince baktım hakikaten doğru. İdil "Anne eve götürebilir miyiz?" dese de hem Potuk için hem yaşlı Carlos için çok sevimsiz olur hem de Deida anında evi terk eder diye içim sızlıya sızlıya "Götüremeyiz" dedim. O gün bugün kedi için üzülüyoruz. Aç değil, hatta gayet semiz ama sevgiye aç! Bu arada son haber, yeni 4 tekerlekli bir bisiklet aldık. Henüz üstünde ve dışarda fotoğraf çekemedim ama evde odalar arası bile tepesinden inmiyor. Havanın güzel olduğu bir akşam iş çıkışı bahçede apartman görevlisinin kızı ile bisikletlere bindiler. Kuzumu böyle büyümüş gördükçe sevinçten takla atasım geliyor. Bahçede ikisi oynadılar, koştular, bisiklete bindiler, sek sek oynadılar. O bakımdan evimizi ve muhitimizi seviyorum. Yaz geldi mi tüm mahallenin çocukları devamlı sokakta, bisiklet tepesinde. Şimdilik çabuk yorulsa da biliyorum ki yazın İdil'in peşinde koşmaktan canımız çıkacak. Benim çocukken hiç bisikletim olmamıştı, o yüzden binmeyi de bilmem ama 3 tekerli büyük bisikletleri var acaba onlardan mı alsam?:))

6 Nisan 2011 Çarşamba

Kardeş istiyormuş!

Son günlerde nerden geldiğini bilmediğim bir "kardeş" isteği var! Baktı ki benden hayır yok, herkesten kardeş istiyor.
Babası "Dur ben bir yumurtlayayım üstüne oturayım! Artık ne çıkarsa bahtımıza" dedi:)






Daycım "Anan doğursun" dedi
Zerra'cım "Yağmur'a söyle" dedi

Deida'sı

"Ben nasıl yapayım?" dedi

Teyzesi

"Ben emekliyim" dedi.

En son

"Kardeş istiyorsun ama kardeşin olsa tüm bu oyuncaklarını, kıyafetlerini paylaşman gerekirdi. Geceleri bebek ağlardı uykusuz kalırdık" dediğimde

"Olsun! Ben kardeşime ninni söyler onu uyuturdum" dedi!

KEŞKE!!